Psikolojik Travma Çocuklarda Nasıl Gözükebilir?

Psikolojik Travma Çocuklarda Nasıl Gözükebilir?
27 Mayıs 2017
Etiketler: ,
Kategoriler: Popüler Makalelerimiz

Olcay Güner, Klinik Psikolog, Dr.

Uzun yıllardan beri çocuklar ve aileleri ile çalışıyorum. Çalışmalarım esnasında olumsuz bir olay sonrasında gelişen travma sonucunda bedenin dengesinin bozulduğuna ve dengenin tekrar sağlanamadığına bir çok kez tanık oldum. Defalarca bedenin dengesinin bozulmasından sonra aşırı hareketlenen çocuklara “hiperaktivite”, öğrenme sorunları yaşayan çocuklara “öğrenme bozukluğu”, duygularını donduran çocuklara “depresyon”, ajite olan çocuklara “davranış bozukluğu”, “karşıt olma ve karşı gelme bozukluğu” gibi tanılar konduğunu gördüm. Oysa bu çocuklar sadece travmatize olmuşlardı, Olumsuz yaşantıları sonucunda beden ve zihin dengelerini bozmuşlar ve eski hallerine dönememişlerdi. Olumsuz olay çok eskilerde kaldığı için de, ne kendileri ne de aileleri olaydan söz etmiyorlardı. Dolayısıyla klinisyenlerin bu çocukların aslında travma sonrası belirtiler yaşadığını tahmin etmeleri oldukça güçtü.

Ayrıca klinik çalışmalarım esnasında cilt sorunları, barsak sorunları, allerjik sorunlar, nedensiz ağrılar gibi fiziksel hastalığı olan pek çok çocuğun da geçmiş yaşantılarında aslında travmatize olduklarına rastladım. Bu çocukların travmaları çözümlendiğinde fiziksel hastalıkları da sona eriyordu. Yıllarca kullandıkları ilaçlara umut bağlayan çocuklar, aileleri ve doktorları fiziksel hastalığın kökeninde bazen basit, bazen de karmaşık bir travmanın yattığını farkında bile değillerdi.

Psikolojik bir travma nasıl oluyor da bedensel bir belirtiye dönüşüyordu? Bunun cevabı için organizmanın tehlike ile karşılaştığı anlarda neler yaşadığını bilmemiz lazım. Travma aslında “tehlike” ile karşı karşıya kalmaktır. Sinir sistemimiz tehlike ile karşılaştığında fazlası ile enerjik bir hale geçer. Bu enerjiyi aktif olarak boşaltabilirsek yani tehlikeye karşı kendimizi başarı ile savunabilirsek sinir sistemimiz deşarj olur ve eski normal fonksiyonuna geri döner. Ancak tehlike ile başarılı bir şekilde başa çıkamaz isek, enerji bedenimizde kilitli kalır. Bu durumda organizma tehlikenin devam ettiğini varsayar. Böylece kişileri yıpratıcı travma belirtileri filizlenmeye başlar.

Her bireyin travma belirtileri de birbirinden farklıdır. Travma belirtileri genellikle psikolojik olarak başlasa da, fiziksel belirtilere de dönebilir. Bedende boşalamayan enerji bir süre sonra kronik ağrılara, mide barsak problemlerine, cilt hastalıklarına ve daha pek çok fiziksel hastalığa dönüşebilir. Bunun anlamı boşalamayan enerjinin beden tarafından fizyolojik alanlarda kullanılması, ifade bulmasıdır.

Travmatik Yaşantıların Çocuklara Etkileri

Olumsuz yaşam deneyimlerinden kaçmak imkansızdır. Aslında hepimiz bu deneyimlere dayanıklı olarak doğmuşuzdur. Korku, çaresizlik, yenilgi ve stresi atlatma kapasitesine sahibiz. Buna “dayanıklılık” diyoruz. Aslında küçük olumsuz deneyimler yaşadıkça esnekliğimiz ve dayanıklılığımız giderek artıyor. Bunu bir lastiğin esnekliğini arttırmak için makul bir oranda çekip bırakmaya benzetebiliriz. Lastik çekince güzelce esner ve sonra eski haline geri döner. Ama lastiği çok fazla çekerseniz lastik eskiyebilir esnekliğini kaybedebilir ve eski haline dönemez olur. Ya da kopabilir. Çocukların günlük yaşantıları irili ufaklı pek çok olumsuz yaşam deneyimi ile doludur. Salıncaktan düşebilirler, kucaklarına aniden zıplayıveren bir kediden korkabilirler, diş hekimine dolgu yaptırabilirler, alay edilirler, evlerine hırsız girdiğini duyabilirler, sıcak tencereye aniden dokunabilirler, korkutucu hikayeler dinleyebilirler, televizyonda şiddet görüntülerini tesadüfen izleyebilirler. Bazen bu tip travmalar bazı çocuklar için olumsuz duygu antremanları gibi düşünülebilir. Çocukların minik dozlarda mikrop alarak aşı olması gibi bazı çocukları dayanıklı hale getirebilir. Ancak bazen de çocuklar ciddi şiddet olaylarına tanık olabilirler, büyük bir kaza geçirebilirler, cinsel tacize uğrayabilirler, terör olaylarına maruz kalabilirler. Bazı travmalar doğası gereği daha şiddetlidir ve bu nedenle lastiğin aşırı derecede çekilmesine ve esnekliğini kaybetmesine, bazen de kopmasına neden olabilirler.

Ancak travmadan olumsuz etkilenme düzeyi olumsuz olayın doğası dışında başka pek çok faktöre de bağlıdır. Negatif yaşam deneyimine maruz kalmış çocuğun sosyal ve ailesel desteği az ise, acıya tahammül eşiği düşük bir mizacı var ise, ebeveynlerine güvenli bağlanamamış ise, anne ve baba da travmatize olmuş ise veya çocuğun daha önceki yaşantısında irili-ufaklı travmatik olaylar yığını çok fazla ise, çocuğun daha fazla travmatize olma ihtimali artar.

Bazı travmalar bedensel araz da bırakabilir. Kaza, saldırı gibi travmalarda çok ciddi ve kritik beden yaralanmaları oluşur. Bazı travmalar ise sadece psikolojik etki bırakabilir. Bu durumda, duygusal anlamda acı verici, stresli veya şok edici deneyimler söz konusudur. Negatif bir yaşam deneyiminden sonra duygusal bir travma oluşmuş ise, acı verici olayın yarattığı anılar beyinin en derinliklerine kaydedilir. Olayın doğrudan doğruya yaşamış olması duygusal zararın derecesini arttırırken, olay bir yakınımızın başına geldi ise veya tanık oldu isek yine ciddi duygusal yaralar alabiliriz.

Travmatik Yaşantılardan Kolay Etkilenmeyen Esnek Olabilen Dayanıklı Çocuklar

Bazı çocukların dayanıklılığı ve esnekliği diğerlerine göre muhteşemdir. Kolay kolay travmatize olmazlar. Bunun nedeni bazen bu çocukların mizacıdır. Bazen de bu çocukların genellikle güvenli bir şekilde bağlandıkları ebeveynleri olduğunu görürüz. Onları tehlike anında yatıştırmayı bilen, koruyabilen, kapsayabilen, kendileri de kolay kolay travmatize olmayan, güven veren ebeveynler. Dayanıklılığı güçlü olan çocuklar cesurdur. Keşfetmeye açık ve meraklıdır. Bu keşifler sırasında aldıkları ufak tefek yaralar, çatışmalar dayanıklılıklarını arttırır. Başka çocuklarla ilişki kurmaktan, yeni ilişkilerden hoşlanırlar. Paylaşmayı severler. Aynı zamanda bireyselliklerini, kişisel alanlarını, haklarını tanırlar, bilirler ve korurlar. Duygularını farkına varabilir ve ifade edebilirler. Başlarına kötü bir şey geldiğinde yakınları tarafından desteklenirler, esnerler ve hızla eski yaşantılarına geri dönebilirler. Olumsuz yaşantıları geride bırakma kapasiteleri çok güçlüdür. Yaşama sevinci ile doludurlar.

Travma Hem Bedeni Hem Zihni Etkiler!

Bedenin hareket gücünü arttıran veya azaltan her şey zihnin hareket gücünü de sınırlandırır ya da arttırır, genişletir. Olumsuz yaşantılar sonucunda bedende de derin reaksiyonlar oluşur. Bedenin dengesi bozulur. Gerilir, büzülür, donup kalır ve bazen de çaresizlikten yıkılabilir. Tehlike karşısında beden ve zihin iç içe geçmiş gibidir. Duygular bedende yaşar. Bedeni ve zihni bir bütün gibi düşünmeden travmayı anlamamız imkansızdır. Parkta çok eğlenirken hiç beklemediği anda salıncaktan düşüveren bir çocuk bedeninde önce gerilme, kasılma, sonra acı ve sonra da donup kalma tepkisi yaşayabilir. Bir süre öylece kalabilir, anlamsızca etrafına bakabilir. O sırada bedeni ve zihni iç içe çalışıyordur. Çocuk yaşadığı şeye anlam vermeye çalışıyordur. Tam bu noktada gerçekleşecek bir psiko-fiziksel bir esneme ile bedenin ve zihnin eski dengesine kavuşması önemlidir. Bu esneme bazen gerçekleşebilir, bazen de yukarıda sıraladığımız pek çok faktörün etkisi ile gerçekleşemeyebilir. Bir çocuk için esneyerek eski haline geri dönmesini sağlayacak en önemli faktör ebeveyn desteğidir. Parkta salıncaktan düşen çocuğun elbetteki ebeveyni de telaşlanır. Onun bedeninde ve zihninde de gerilme, kasılama, hızlanma ve donup kalma tepkileri yaşanabilir. Bunu yaşayan ve çocuğunu belki de yaralandığını gören ebeveyn kendini hemen toparlar, kalbinin atışını, sıklaşan nefesini kontrol altına alır ve çocuğa neler olup bittiğini, bundan sonra neler yapacaklarını açıklayarak yatıştırabilirse, çocuğun esneme gücünü arttıracaktır. Ama bu durum karşısında çığlık çığlığa bağıran veya donup kalan bir ebeveyn beden ve zihin dengesine kavuşamadığı için çocuğa doğru bir şekilde eşlik edemeyecektir.

Çocuklar Travmalara Nasıl Tepki Verirler?

Bir çocuğun esnekliği ve dayanıklılığı az ise, ebeveynleri tarafından yeterince desteklenmedi ise veya olumsuz yaşantı doğası gereği çok büyükse travmanın etkileri olayın yaşanmasından günler hatta haftalar sonra ortaya çıkabilir.Yetişkinlere güvenini kaybeden ve olumsuz yaşantının tekrar olmasından korkan çocuklarda gittikçe ağırlaşan travmatik belirtiler olabilir. Bu tip tepkiler yaşlara ve bireylere göre çok farklılık göstermekle beraber şu şekilde sıralanabilir. Travma sonrasında çocuklar aileden ayrılmaktan korkabilir, sızlanabilir, sık ağlayabilir, çığlık atabilir, öfke nöbetleri, saldırgan davranışlar sergileyebilir, aşırı hareketli veya aşır hareketsiz olabilir, titreyebilir, ürkmüş yüz mimikleri sergileyebilir, daha küçük yaşlarda yaptıkları bir takım davranışlara geri dönebilir (parmak emme, yatak ıslatma, karanlıktan korkma vb.), kabuslar görebilir, okula gitmek istemeyebilir, okul başarısı düşebilir, takıntılı biçimde tekrar eden oyunlar oynayabilir, sebebi bulunamayan mide bulantısı, karın ağrısı, baş ağrısı, barsak sorunları, cilt sorunları, ağrılar, alerji sorunları, beslenme ve uyku düzensizlikleri olabilir.

Travmatik Bir Yaşantı Sonrasında Çocuklara Yaklaşım Nasıl Olmalıdır?

Çocuklar doğaları gereği hem kırılgan, hem dirençlidir. Uygun destek sağlandığında stresli olayları genellikle atlatırlar. Çocukların olumsuz yaşam deneyimleri karşısında esnek ve dayanıklı olma becerisini arttırmak için ebeveynlerin de bazı becerileri öğrenmeleri gerekir.

Bir ebeveynin kendi travmalarını da farkında olması ve çocuğunun geçirdiği olumsuz yaşam deneyimleri sonucunda kendi travmalarının tetiklenmemesini sağlaması da çok önemlidir. Bir ebeveynin kendi geçmişinde çok güçlü travmaları var ise öncelikle bu travmalar konusunda profesyonel destek alması önemli olabilir.

Daha sonra, bedenin zengin duyularına açık ve onları farkına varabilen ebeveynler olmak önemlidir. Aynı zamanda, duygularını fark edebilen ve onlar üzerine konuşabilen bir yapı geliştirmek çocuklara çok yardımcı olacaktır.

Böylece olumsuz olaylar karşısında tetiklenmeyen, düşünme becerisini kaybetmeyen, çocukları gözlemleyebilen, dinleyebilen, izleyebilen bir ebeveyn haline gelinebilir ve çocukların travmatik yaşantı sonrası ihtiyaçları karşılanabilir.

Olumsuz yaşam deneyimleri karşısında kendini hemen toparlayabilen ve yatıştırabilen yetişkinler haline gelmeyi başarabilen ebeveynlerin çocukları şanslıdır. Olusuz yaşam deneyimleri onları kolay kolay travmatize etmeyecektir.

İşte ebeveynlere dokuz adımlık bir yardım reçetesi: Çocuğunuz olumsuz bir yaşam deneyimine maruz kaldı ise sakin olun ve aşağıdaki adımları izleyin.

1. Sakinleştirici Bir Duruş Sergileme

Muhtemelen siz de olaydan negatif anlamda etkilendiniz, belki de travmatize oldunuz. Elinizden fırlayarak arabaların önüne atlayan bir çocuğun karşısında sakin kalabilmek elbetteki zordur. Ama stres altında iken bedeninizde neler olup bittiği hakkında bilgilenmeniz ve bu bedensel tepkilerinizi kontrol altına almanız konusunda size yardımcı olacaktır. Önce bedeninize yönelin, beden tepkilerinizi kontrol altına alın. Derin bir nefes alın. Birkaç saniye kendinizi toparlayın. Kalp atışlarınızı, nefesinizi elinizden geldiğince dinginleştirin. Gergin kaslarınızı gevşetin.

2. Durumu Tanımlamaya Yönelik Net Bir Konuşma

Kolay olmasa da, sakin ve güvenli bir ses tonu ile durumu çocuğa tanımlayın. Bunu yaparken mümkün olduğunca somut ve net ifadeler kullanın. Örneğin: Çocuğunuz içinde iken aracınızla trafikte bir çarpışma yaşadı iseniz, “Büyük bir çarpışma oldu. Bu çarpışmanın şiddetinden arabamız hasar gördü. Hala şoktasın. Biraz sarsıldın. Kendini daha iyi hissedene dek yanında kalacağız. Çarpışma geçti gitti. Şu an hepimiz güvendeyiz… vb.”

3. Dikkati Yavaş Bir Tempoda Bedensel Duyulara Çekmek

İlk şoku atlattıktan sonra çocuğun dikkatini önce bedensel duyularına, sonra duygularına yöneltmesini sağlayın. Yumuşak bir ses tonu ile önce bedeninde neler hissettiğini sorun. “Bedeninde şu anda neler oluyor? İçinden ağlamak geliyorsa ağla, titremek geliyorsa titreyebilirsin… Bunları engellemeye çalışma. Bunlar senin daha sonra daha iyi hissetmeni sağlayacak.” Duyularını tanımlaması için ona yardım edin. “Kalbin hızlı atmış olmalı… Şimdi daha sakin mi?”, “Sanırım solukların da hızlanmıştı… Şu an nasıl?” Çocuğunuz “çok gerildim, karnıma bir yumruk oturdu” sanki der ise, tanımlamasına yardımcı olun. “Ne kadar sert? Tam olarak nerede? Ne büyüklükte?” Bu soruları yavaş yavaş sorun. Her soru arasında bir iki dakika bekleyin. Unutmayın, acele etmek için uygun bir zaman değil. Bu gibi durumlarda hız çocukları daha karmaşık bir hale getirebilir.

4. Dikkatle Gözlemek ve Yavaşça Duygulardan Söz etmek

Çocuğu izlemeye başlayın. Rahat Nefes alıyor mu? Gözleri daha anlamlı bakmaya başladı mı? Beden eski haline dönüyor mu? Cevabınız evetse, dikkatini yaşadığı duygulara da çekmeye başlayabilirsiniz. “Peki duyguların nasıl? Neler hissediyorsun?… Belki üzüldün, korktun, endişelendin…”

5. Çocuğun Fiziksel ve Duygusal Tepkilerini Onaylamak

Çocuğunuz fiziksel belirtilerini (kalp çarpıntısı, hızlı soluk alıp verme, karın ağrısı, mide bulantısı vb.) ve duygularını (korku, kaygı, endişe, üzüntü, öfke vb.) anladığınızı ve bu tür olağandışı olaylardan sonra bu belirtilerin son derece normal olduğunu belirtin. “Ağlaman ve titremen de çok iyi oldu. Onlar seni korkutan şeylerin dışarı çıkmasını sağladı. Böylece şu an daha iyi hissediyorsun”. Bu esnada çocuğun sırtına, omzuna güven verici bir biçimde dokunmak da onu rahatlatacaktır.

6. Sadece Dikkatle Gözlemek

Tüm süreç boyunca çocuğunuzun ne aşırı derecede yakınında ne de uzağında olmalısınız. Sıkıca sarılmak yerine sırtını sıvazlayın, koluna dokunun, elini tutun. Rahatlatmak için bile olsa çok uzaklaşmayın. Merakla çevresine bakmaya başladı ise normal döngüsüne dönüyor demektir. Çocuklar bazen tepkilerini sözel olarak ifade edemez. Duygu ve düşüncelerini oyunlarla veya resimlerle ifade edebilirler. Onları sakince izleyin. Engellemeyin. Olaylarla ilgili oyun ve resimler sizi endişelendirmesin. Bırakın oynasınlar, yaratsınlar. Oynadıkça, yarattıkça tüm yaşadıklarını zihinlerinde işleyecekler ve yeniden anlamlandıracaklardır.

7. Dinlenmeye Teşvik

Sonrasında çocuğunuz bir kafa darbesi almadı ise, (aldı ise doktorunuza danışmalısınız) istemese bile dinlenmesi için teşvik edin. Arınma dinlenme ve uyuma esnasında da devam eder. Hatta rüyalarla doruğa ulaşabilir. Bedenin reaksiyonel anlamda hareketlenmesinden sonra uzanmak, dinlenmek, uyumak olayla ilgili duygu ve düşüncelerin yeniden işlenmesine ve anlam verilmesine yol açacaktır.

8. Harekete Teşvik

Duygularını ifadede zorlanan çocukların hareketli oyunlar oynamasına izin verin. Yürüme, koşma, hoplama, zıplama gibi aktif oyunlar onların bedenlerinde biriken ifade edilememiş duyguların farklı bir yolla boşalmasını sağlayacaktır. Bunun sonrasında yine uzanıp dinlenme ve belki de kısa bir uyku çok işe yarayacaktır.

9. Çocuğun Yaşananları Anlamlandırmasına Yardım

Çocuğunuz dinlenmiş ve sakin iken, onun ritmine uyum sağlamayı unutmadan, duyguları ve deneyimlerine çok daha uzun zaman ayırıp konuşabilirsiniz. Neler olduğunu anlatmasını isteyebilirsiniz. Yaşadığı duygulara eşlik edebilirsiniz. Olaylara anlam vermesi için yardım edebilirsiniz. Çocuğa yaşdıkları ile ilgili iyileştirici bir hikaye anlatmak,olayla ilgili bir oyun oynamak, resim yaptırmak, birlikte bir hikaye yazmak, şiir yazmak da onun anlam vermesini kolaylaştıracaktır.

Bu dokuz adımdan sonra, duyguları ve deneyimleri hakkında konuşmaya devam etmek ve yaşananları anlamlandırmasını sağlamak onları biraz olsun rahatlatacaktır. Sizin dengeli varlığınız onun tüm bedensel tepkilerini, duygu ve düşüncelerini akıtabileceği güvenli bir kap olacaktır. Çocuklar olumsuz yaşam deneyimlere karşı oldukça esnektir. Büyük bir bölümü bu tür yaşantılardan sonra günlük rutinlerine kısa sürede dönerek, yeniden uyum sağlayabilirler. Onların içsel güçlerini hafife almayın.

Terakki Vakfı Okulları Dergisi