Arkabahçe Bilgi Paylaşım Toplantıları (Meslektaşlarımıza Yönelik)
2025 Online Bilgi Paylaşım Toplantıları!
Devamını oku ->Dr. Olcay Güner, Klinik Psikolog
“Yine mi matematik öğretmeni! “ diye öfkeyle kapıyı çarptı Aslı. Bu eve gelen 5. matematik öğretmeni olacaktı. Aslı’nın ne matematik ile ne de matematik öğretmenleri ile yıldızı bir türlü barışmıyordu. Daha anaokulu yıllarında iken başlamıştı matematik canavarı ile savaşı. Saymak, arttırmak, eksiltmek, çarpmak, bölmek… Nefret ediyordu bu kelimelerden! Hele annesinin sesini en tatlı hale bürüyerek “Aslı’cığım ne dersin biraz problem çözelim mi” ile başlayan ve “Ahmet artık dayanamıyorum, babası olarak biraz da sen çalıştır!” haykırmaları ile biten matematik sınavı önceleri bir kabustan farksızdı. Her tür öğretmeni denemişlerdi yumuşak, disiplinli, genç, oyun ile öğreten… Ama hiçbir öğretmen, Aslı’nın inatla tekrarladığı hatalara dayanamıyordu. Son öğretmeninin sabrını taşıran olay, Aslı’nın 15. derste bile ısrarla toplama ve çıkarmaya soldan başlamaya kalkması idi. Sadece derslerde mi, Aslı’nın günlük hayatında da matematik başına belaydı. Bakkaldan 8 TL’lik alışveriş etse, uzun süre bakkalda hangi parayı vereceğini düşündükten sonra, 5 lirayı uzatıveriyor ve paranın üzerini bekliyordu. Bir kaç kez mahcup olunca artık bakkala gitmeyi de kesinlikle reddetmeye başlamıştı.
Aslı da, öğretmeni de, ailesi de bu garip hataların nedenini anlamıyorlardı. Ailesi ve öğretmenler Aslı’nın matematik dışında pek çok şeyde son derece başarılı olduğunu görüyorlardı. Örneğin; mükemmel şiirler yazıyor, okuldaki resim yarışmasında birinci oluyor, başarılı bir biçimde sınıf başkanlığı yapıyor, bilgisayarda harikalar yaratıyordu. Herkes zekasından ve terbiyesinden emindi; ama sıra matematiğe gelince sanki onlarla alay etmeye başlıyordu. Elde hesabı yapılması gereken işlemlerde eldeyi kesinlikle unutuyor, sayıları zaman zaman ters okuyup, yazıyor, dört basamaktan fazla olan sayıları okumakta güçlük çekiyor, çarpım tablosunu ezberleyemiyordu. Söz konusu olan matematik olduğunda ona neler olduğunu Aslı da kavrayamıyordu. Ama çok iyi bildiği bir tek şey vardı: Matematikten NEFRET ediyordu! Ve onun için yeni bulunan öğretmeni de asla kabul etmeyecekti!
Sonunda Aslı’nın matematik ile ilgili problemini çözmek üzere bir psikoloğa danışmaya karar verdiler. Uzun görüşmeler ve incelemeler sonucunda Aslı ile matematik arasına giren kara bulutların nedeni açığa kavuştu. Aslı’nın zekası son derece parlak idi. Sorun “Dyscalculia” (diskalkuli) veya diğer adıyla “Aritmasteni” idi. Yani “Matematik Öğrenme Bozukluğu”! Bu bozukluğa sahip olan her çocuğun matematiği öğrenmede ve kullanmada yetersizlikleri oluyordu.
Aslında “Özel Öğrenme Bozukluğu” gösteren çocukların büyük bir bölümü matematik öğrenirken zorlanır. Ancak bazı çocukların sadece matematik alanında zorlukları vardır. Bu zorluklar “Aritmetik Disorder”, “Dyscalculia”, “Matematiksel Bozukluk” veya “Matematik Öğrenme Bozukluğu” şeklinde adlandırılır. Bu bozukluğa sahip olan çocukların matematik öğrenmede ve kullanmada yetersizlikleri vardır. Bu çocukların hepsi normal veya normalin üzerinde zekaya sahiptir.
Matematik bütün kültürlerde aynı olduğu için evrensel bir dil olarak kabul edilmiştir. Sembolik bir dil olan matematikle uğraşırken pek çok yeteneğimizi kullanmamız gerekir. Bu yeteneklerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Kavrama, bilgi kaydetme, kaydedilen bilgiler içinden doğru olanı seçme, mantık ilişkisi kurabilme, sıralama(önce-sonra), soyut sembolleme, gruplama, miktar ilişkileri, görsel-işitsel dikkat, hafıza vb… Bu yeteneklerden birinde, birkaçında veya tümünde güçlükleri olan çocuklar (dereceleri birbirinden farklı olmak üzere) matematik alanında zorlanırlar. Yukarıda sözü edilen matematiksel yeteneklerin pek çoğunun yeterli düzeyde olup olmadığı bazı testler (yapılandırılmış görüşmeler, soru formları ve değerlendirme formları ışığında) ile saptanabilir. Testler bu konuda uzmanlaşmış bir psikolog tarafından yapılmalı ve yorumlanmalıdır. Yorumlama aşamasında sınıf öğretmeninden ve aileden alınacak bilgilerin, çocukla yapılan ön görüşmenin çok önemli bir yeri vardır.
Önceleri hiç bilinmeyen bu sorunun farkına varılmasıyla rastlanma oranı günden güne artmaktadır. Genel olarak görülme sıklığı %10 olarak kabul edilir. Ancak sıklığın %25-50 olduğunu iddia eden araştırmalar da vardır. Anaokulu yıllarında da fark edilebilmesi için birkaç küçük sinyal vardır; ancak ilkokul çağında matematiksel öğrenme bozukluğu daha kuvvetli sinyaller göndermeye başlar ve fark etmek daha kolaydır. Bu konuda da ailelere şu gözlemleri dikkate almaları önerilebilir:
Çocuğunuz sayı sembollerine geometrik şekilleri, harfleri kopyalamakta zorlanıyorsa (6 yerine 9, ev yerine ‘ve’, 31 yerine 13 gibi…) önemli bir bulguyu gözlüyorsunuz demektir. Bu bulgular görsel algı ve görsel motor kusurlarıdır. Genellikle bu çocukların yazıları da kötüdür. Sayıların değerlerini algılamakta güçlük çektikleri ve doğru yazamadıkları için de hesaplamalarda hata yaparlar.
İşlem yaparken çocuğunuz sürekli 10 parmak hesabı yapıyor, 10 parmağı geçen işlemlerde hata yapıyor, sonucu kafadan atıyorsa bu da önemli bir bulgudur.
Çocuğunuz çok çabuk kayboluyorsa, yolunu bulmakta güçlük çekiyorsa, sabah ve öğleni karıştırıyorsa, saatin, dakikanın ve saniyenin ne kadar olduğunu tahmin edemiyorsa, bir işin ne kadar uzun süreceğini kestiremiyorsa, toplama ve çıkarma işlemlerine soldan başlıyorsa bütün bunları göz ardı etmeyin. Matematiksel güçlüğü olan çocuklar yön ve zaman kavramlarında zorlanırlar.
Çocuğunuz “toplama yap” vb. dendiğinde temel matematik işlemlerinin kurallarını otomatik olarak uygulayamıyor, cevaba ulaşmak için çok büyük zaman ve çaba harcıyorsa; “küp çiz”, “eşkenar dörtgen çiz” vb. dendiğinde şeklin resmini nasıl çizeceğini hatırlamıyor ise bunu dikkate alın. Çocuğunuzda hafıza problemleri olabilir. Hafıza matematik alanında önemli bir yetenektir.
Bazen de dil yetenekleri gelişmemiş olan çocuklar matematikte zorlanırlar. Çünkü arttırma, eksiltme, basamak değeri, komşu basamaktan onluk alma, eldeli işlemlerde elde tutma gibi kavramların anlamlarını karıştırırlar. Karmaşık bir dille ifade edilen problemleri anlamakta zorlanırlar. Dil yapısını anlamayınca da çözüm için gerekli planı ve matematiksel işlemleri yapamazlar.
Bazen de çocuklar probleme yaklaşım ve çözüm konusunda yeterli stratejiye sahip olmamaları nedeni ile matematikte zorlanırlar. Bu tür çocuklar bilgiyi hatırlama, geri çağırma, strateji geliştirme ve uygulama konularında yavaş olabilirler. Fakat uygun eğitim verildiğinde matematiksel stratejileri edinip kullanabilirler.
Bu tür bulgular veren fakat diğer alanlarda başarılı olan bu çocuğun sosyal çevresi, ailesi, öğretmenleri, çocuğun kendileriyle dalga geçtiğini, canı istemediği için başarısız olduğunu düşünürler. Çocuğun şımarıklığından kaynaklandığı düşünülerek genellikle baskılı ve zorlayıcı bir tarzda davranırlar. Bu yöntem sonuç vermeyince yumuşak bir yaklaşıma geçilir. Ama çocuk çoktan pes etmiş olur. Matematikle ilişkili her şeyden, herkesten ve her yerden kaçar bir hale gelir. Genellikle bir psikoloğa başvurmak son çare olarak düşünülür. Genellikle de zekası hakkında bilgi edinmek için!
Çocuk için oldukça zor olan bu şartlar altında, çocuğun kendisi ile ilgili düşünceleri de olumsuz olarak şekillenir.
Matematiği yapamadığıma göre ben pek akıllı değilim diye düşünmeye başlar. Matematik konusunda çevredeki herkes üzerine gelmeye başlayınca da ürker, sıkılır, dönem dönem yeniden çabalar. Ama olmayınca matematiğe küser. Bazı çocuklar bundan dolayı çok büyük güvensizlik ve suçluluk duyguları geliştirirler.
Şayet çocuk matematik kaygısı ve matematiğe duygusal reaksiyon geliştirdiyse işler iyice sarpa sarar. Çünkü artık matematik problemleri ile karşılaştığında donup kalmaya başlar. Sahip olduğu bilgiyi hiç kullanamaz ve transfer edemez hale gelir. Ayrıca pek çok teoriye göre herhangi bir alanda öğrenme güçlüğü olan çocukların öğrenmeye biyolojik olarak hazır olmalarında da (özellikle dikkatlerinde) problem vardır. Günlük yaşamda değişik durumlar değişik uyanıklık (hazır olma) seviyelerini geliştirir. Düşük seviyede uyanıklılık evde dinlenirken, orta seviyede uyanıklık ise matematik öğrenirken sahip olmamız gereken seviyedir. Baskıcı bir okul sistemi öğrenciyi aşırı uyanık olmaya iterse anksiyeteye yol açar. Bu da düşünememe, organize olamama, reddetme ve matematik fobisi gibi problemler doğurabilir.
Matematik Öğrenme Bozukluğuna sahip çocuklar bir psikolog tarafından özel eğitim çalışmasına alınır. Bu çalışmada çocuğun yetersiz olan yetenek alanlarına hitap eden egzersizler yaptırılır. Egzersizler defter çalışmaları, çalışma kağıtları ve bilgisayar programları dahilindedir. Çocukların hoşlanarak yapacakları eğlenceli bir tarzda geliştirilmişlerdir. Özel eğitim çalışmalarının süresini belirlemek güçtür. Ancak uzun süren bir çalışmadır. En az 6 ay sonra testler tekrarlanır ve yetenek alanlarının yeterince gelişip gelişmediği kontrol edilir. Yeterli düzeyde bir gelişim kaydedilirse özel eğitim çalışmalarına son verilir. Ancak çocuk belirli bir süre aralıklı kontrol görüşmelerine çağırılır. Bu aşamaların sonunda çocuk akademik yaşantısında önemli bir pürüz yaşamaksızın yol almaya başlayacak, eski sıkıntılarını unutacaktır.
Özel eğitim çalışmaları esnasında uzman, aile ve öğretmen üçgeni iyi bir işbirliğine girerlerse gelişim süreci hız kazanır. Problem ne kadar erken tanınırsa o kadar çabuk çözülecektir. Matematik Öğrenme Bozukluğu, çözümü olmayan bir problem değildir. Ancak ailelerin ve öğretmenlerin dikkatli gözlemleri ışığında doğru bir uzmana başvurulması büyük bir önlem taşımaktadır.
Matematik Öğrenme Bozukluğunun Kolayca Gözlemleyebileceğiniz Belirtileri (Bu Belirtilerin Tümü Birden Aynı Çocukta Gözlemlenmeyebilir.):
Arkabahçe Psikolojik Gelişim, Eğitim ve Danışmanlık