Ergenlik Sürecinde Ebeveyn Olmak: Çocuğumun Psikolojik Desteğe İhtiyaç Duyduğunu Nasıl Anlayacağım?

Ergenlik Sürecinde Ebeveyn Olmak: Çocuğumun Psikolojik Desteğe İhtiyaç Duyduğunu Nasıl Anlayacağım?
31 Ekim 2018
Etiketler: , , , , , , ,
Kategoriler: Popüler Makalelerimiz

Uzman Gelişim Psikoloğu Banu Acarlar

Ergenlik süreci fiziksel, bilişsel ve duygusal değişiklikleriyle tüm insanların hayatına damgasını vuran, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Aslında ergenlik süreci, bir yandan salgılanan ergenlik hormonlarının etkisiyle cinsel organların fizyolojik gelişimi olarak başlayan, bir yandan kişisel ve sosyal olarak çocukluktan yetişkinliğe geçiş, bir birey olmak ve toplumda kabul görmek gibi sosyal yetkinliklerin gelişmesinin beklendiği bir süreçtir.  Ergen birey, tüm bu etkenlerin duygulanımına etkisiyle başa çıkmak zorundadır. Ergenlik sürecinin bireye olan etkisi kişisel ve çevresel özelliklere göre farklılaşsa da her birey bu süreçten sosyal ve duygusal olarak etkilenir.

Ergenlik Döneminde Nasıl Değişiriz?   

Kızlarda meme tomurcuklanması ve kıllanma genellikle ergenliğin başladığının ilk işaretleridir. Kızlar bu sırada hızla uzarlar, vücut yapıları ve vücutlarındaki yağ oranı değişir. Memeleri büyür, belleri incelir ve kalça yapıları belirginleşir. Ergenlik başlangıcını takiben 2 sene içerisinde de regl olurlar. Oğlanlarda ergenliğin başlaması ise testislerin büyümeye başlamasıyla gerçekleşir. Yaklaşık bir sene içerisinde penis büyümesi de başlar ve ilerleyen dönemde genelde gece uykusunda gerçekleşen ilk meni çıkışı yaşanır. Vücut ve yüz kıllanması, boy uzaması ve omuzların genişlemesi gibi vücut değişimleri ortaya çıkar. Ayrıca testosteron hormonunun etkisiyle kalınlaşan ses tellerinden ötürü sesin önce çatallanma daha sonra da kalınlaşması süreci de bu dönemde gerçekleşir.

Bu dönemdeki yüksek hormon seviyeleri sivilcelerin ve siyah noktaların artmasına sebep olabilir. Ayrıca yağ bezleri daha aktif çalıştığı için daha fazla terleyeceklerdir. Bu dönemde yüz ve vücutlarını temiz tutmaları önemlidir. Eğer alınan tüm önlemlere rağmen fazla terleme ya da sivilcelenme problemi yaşarsanız bir profesyonelden yardım alabilirsiniz.

Vücut belli bir yaşa ulaştığında beyin tarafından salgılanan gonadotropin salgılayıcı hormon (GnRH), ergenlikte yaşanacak değişikliklerin başlamasını sağlar. GnRH beyindeki hipofiz bezine ulaştığında, hipofiz bezinden vücuda iki hormon daha salınır: Luteinize Edici Hormon (LH) ve Yumurtalık Uyarıcı Hormon (FSH). Bu hormonlar kız ve oğlanlarda beraber salgılanır ve cinsiyete göre çalıştıkları bölgeler değişiklik gösterir. Oğlanlarda bu hormonlar kan yoluyla testislere ulaşır ve testosteron ve sperm üretimini başlatır. Testosteron hormonu oğlanlardaki birçok fiziksel değişiklikten sorumludur. Kızlarda ise bu iki hormon yumurtalıkları hedef alır. Bu hormonlar yumurtalıkları uyararak östrojen hormonunun üretimini başlatır. Östrojen de kızlardaki fiziksel değişikliklerden ve kızların mensturasyon sürecine başlamasından sorumludur.

Aslında ergenlikte olan şey, bu kimyasalların vücutta dolaşmaya başlamasıyla çocuk vücudunun, zihninin ve duygulanımının yetişkinliğe geçiş ve adapte olma sürecidir.  Yani bu dönemde, vücut bu hormonlara adapte olmaya çalışırken bir yandan da bilişsel, sosyal ve duygusal bir adaptasyon süreci başlar. Ergenlik sürecinde oldukça yoğun duygular yaşanabilir, duygu durumları sıklıkla değişebilir, kafa dağınıklığı, konsantrasyon bozuklukları bu durumlarla beraber ortaya çıkabilir. Ayrıca ergenler değişen vücutlarıyla ilgili endişe de duyabilirler.

Ergenler fazlasıyla hassas hissedebilir ve hızlıca moralleri bozulabilir. Bazı ergenler öfke atakları yaşayabilir. Tüm bu değişikliklerle başa çıkmak hiç de kolay değildir. Onları öfkelendiren aslında aile ya da arkadaşlarından çok ‘ergenlik zihni’ olabilir, ilk başta zor olsa da git gide alışılacak ve kolaylaşacak bir süreçtir. Bu süreci birileriyle paylaşabiliyor olmak ve anlaşıldığını hissetmek ergen bireyi rahatlatacak en önemli unsurlardandır.

Ergenlik hormonları, vücuttaki değişikliklerden sorumlu olduğu gibi, duygu durumu, hisler ve dürtüleri de etkisi altına alır. Ergenlerin yaşadıkları duygu durum değişiklikleri aslında östrojen, progesteron ve testosteron seviyesindeki dalgalanmalardan kaynak alır. Aynı hormonlar ergen bireyin cinselliğe olan ilgisini ve merakını da oldukça artırmaktadır.

Vücudunuz ve zihninizin kendi isteğinizle değil de doğanın gücüyle kontrol edildiğini düşünün! Birçok ergen bu yaşadığı değişimlerin garip, anormal ya da sadece kendisine özgü bir şey olduğunu düşünür. Oysaki geçirdikleri tüm bu süreçler aslında normal gelişimlerinin bir parçasıdır. Ebeveyn ya da yetişkinler zaman zaman kendi ergenlik deneyimlerini unutup ergenleri anlamakta zorlansalar da aslında hepimizin bu yollardan geçmiş olduğunu unutmamakta fayda var.

Ergenlik hormonları ergenlerin yaşıtlarına ilgi duymaya başlamasına da yol açar. Bu yaşlarda ilk aşklar ve flörtlerin yaşanması normaldir. Bazı ergenler bu dönemi sessiz de geçirebilir. Yaşıtlarla sosyalleşmek, özellikle ev dışında güçlü bağlar kurmaya çalışan ergenler için oldukça önemlidir.

Ergenlik Sürecinde Kimlik Oluşturmak

Kim olduğunu bulmak, ergenliğin en zorlayıcı yanlarından biridir. Bir ergenin ilgi alanı, davranış şekli ve kendini tanımlayışı aylar hatta haftalar içerisinde bile değişebilir. Bu dönemde kişisel değerleri, tavırları, inançları ve cinsel kimliklerinin oluşması ile ilgili yaşantı fırsatı bulurlar. Bu dönemde ergenlerin benlik değerinin yüksek olması ve destek faktörlerinin güçlü olması, kendi kimliklerini güvenle oluşturmalarında onlara oldukça yardımcı olur. Fakat birçok ergen bu çağda kendi benlik değeriyle ilgili sorunlar yaşayabilir ve buna bağlı olarak kendilerini toplumun, ailelerinin, arkadaşlarının ya da öğretmenlerinin beklentilerini karşılayamadıklarını hissedebilir.

Benlik değeri düşük olan ergenler yaşıtlarından gelen olumsuz etkilere daha açık olur. Daha depresif ve öfkeli olabilirler. Aileler bu dönemde ergenlerin kendi kimliklerini oluşturmalarında onların benlik değerlerini beslemeli ve kendine olan güvenlerini onayarak onlara yardımcı olmalıdır.

Bu dönemde ergen, ailenin denetiminden çıkıp, kendi sorumluluğunu alan ve kendini tanımlamaya çalışan bir gence dönüşür. ‘Ben kimim, neyim, ne olacağım, toplumdaki yerim nedir?’ çoğu ergenin sıklıkla sorguladığı sorulardır. Bu dönemde her şeyi sorgulamaya başlarlar, bunların başında da en yakınlarındaki ebeveynler gelir. Artık ebeveynler söyledikleri her şeyde haklı gelmemeye başlar, eleştirel bir gözle sürekli değerlendirilmeye tabi tutulur. Düşünceleri eskimiş, beğenileri alay edilesi gelebilir. Artık ebeveynlerinden öğrenecekleri bir şeyleri kalmadığını düşünebilirler. Bu durum da doğal olarak aile-çocuk arasında çatışmaların oluşmasına sebep olur.

Ergenlik aslında çocuğun kimliğini oluşturmaya ve bağımsızlaşmaya başladığı ama aynı zamanda da ebeveynleri tarafından sınırlara ihtiyaç duyduğu bir dönemdir. Bir yandan toplumun da kendisinden beklentisinin artmaya başladığı bir döneme girer. Bundan böyle çocuk, yalnızca ebeveyninin kendine söylediğini yapmaz, kendi fikirleri ile süzdüğü kararları uygulamaya koymaya başlar. Büyümek onun için özgürleştirici ama aynı zamanda da ürkütücü bir deneyimdir. Hayata dair bilgisi kısıtlı olduğundan şekillendirmeye ve yönetilmeye ihtiyaç duyar ama bir yandan da bağımsızlığını ilan etmek ister. Bütün bunların yanı sıra yaşıtları tarafından eleştirilmeye ve yargılanmaya da başlar. İşte bütün bu karmaşık yapı nedeniyle ergenlik hem ergenin kendisi hem de ebeveynler için yönetilmesi epeyce zor bir sürece dönüşür.

Bu noktada ebeveynlerin dikkat etmesi gereken bir nokta her çocuğun geçirdiği ergenlik sürecinin farklı olduğu gerçeğidir. Sorunlar kendi ergenlik deneyimimizle benzer gibi görünse de her çocuğun sıkıntısı kendine özeldir. Bu nedenle, konuya özel bir ilgi ve anlayış ile yaklaşmak çok önemlidir.

Bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta da ebeveynin kendi döneminin dinamikleri ile günümüz kuşağının çok farklı olduğudur. İçinde bulunduğumuz dönem,  teknolojinin hakim olduğu, bu nedenle bilgi erişiminin ve bilgi birikiminin çok daha fazla olduğu, eğitim sisteminin farklılaştığı ve değiştiği; kısacası her alanda farklılaşmanın olduğu bir süreçtir. Bu nedenle “biz de çocuk olduk” önermesinden ziyade “çocuğumu anlamaya çalışıyorum ve onunla iletişim halindeyim” önermesi çok daha faydalı ve günün koşullarına uygun bir yaklaşım olacaktır.

Çocuğumun Psikolojik Desteğe İhtiyaç Duyduğunu Nasıl Anlayacağım?

Yukarıda bahsedildiği üzere, ergenlik süreci çocukluktan yetişkinliğe geçiş döneminde her türlü gelişim alanında büyük değişikliklerin yaşandığı ve her bireyin bu sürece adapte olmaya çalışırken belli bir takım sorunlar yaşamasının normal kabul edileceği bir dönemdir. Bu dönemde çocuğunuzun yaşadığı sorunların ne kadarının normal kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğu, ne kadarınınsa dışarıdan psikolojik destek gerektirdiğini ayırt etmek zorlayıcı olabilir. Aşağıdaki durumları incelemek ne gibi durumlarda çocuğunuzun terapötik müdahaleye ihtiyaç duyduğunu tespit edebilme konusunda size yardımcı olacaktır.

Ergenler duygudurumlarını kontrol etmede zorlandıkları için çabuk sinirlenebilirler ve özellikle de aileden ayrışma ve kendilerine özel alan oluşturma, özgür ve bağımsız olma ihtiyaçlarının oldukça yüksek olduğu dönemlerde eskiye göre daha agresif olabilirler. Ergenlikle birlikte çocuğun aileyle olan paylaşımının azalması, arkadaşlarıyla daha fazla zaman geçirmek istemesi ve onları tercih ediyor olması doğal bir süreçtir. Çocuğunuzun saatlerce kapısını kapatıp bilgisayar başında oturması ya da telefonu/tableti ile ilgilenmesi, siz ona ne yaptığını sorduğunuzda ise bu soruya sinirlenmesi gibi durumlar sizi endişelendirebilse de bu süreçler genellikle doğal ve beklendik süreçlerdir. Eğer çocuğunuz bilgisayar/ tablet ekranından kendini hiçbir şekilde ayıramıyorsa, bilgisayar/tabletten temel ihtiyaçları (uyku, yemek, sosyalleşmek) için bile uzaklaşamıyorsa, bu durumda da bir uzman desteğine başvurulabilir.

Bu dönemde çocuklar birçok yeni deneyim yaşamaya başlar. Biz yetişkinler için önemsiz detaylar olarak görülen yaşantılar, duygudurumlarını denetlemekte zorlanan ve bu yaşantıları ilk kez deneyimleyen ergenler için çok büyük olaylar olarak görülebilir. Ergenler, kız arkadaş/erkek arkadaşlarıyla aralarında çıkan basit anlaşmazlıklar, arkadaşlarıyla yaşadıkları tartışmalar, bir sınavdan beklentilerinin altında performans göstermeleri ya da okula uygun giyinmedikleri için bir uyarı aldıklarında çok büyük öfke/üzgünlük öfke yaşayabilir. Genellikle bu dönemlerde fazlasıyla hassas olurlar ve henüz bu tip olaylarla başa çıkma stratejileri yeterince gelişmiş olmadığı için en ufak olayı bile çok büyüterek yaşarlar. Bu gibi durumların duygusal olarak birkaç günlerini etkilemesini normal karşılayabiliriz. Fakat çocuğunuzun kendini uzun süreli bir şekilde fazla endişeli, sinirli, bunalmış hissettiğini görürseniz bu noktada psikolojik destek alması gerektiğini düşünebiliriz. Benzer şekilde, çocuğunuz ailecek geçirdiği zamanda aksi ve huzursuz gözüküp bir an önce tek başına kalabilmek için bahaneler üretse de arkadaşlarıyla geçirdiği zaman içinde hayattan keyif aldığını ve onlarla bir arada olmaktan hoşlandığını görmelisiniz. Eğer çocuğunuz sizinle iletişimi kestiği gibi yaşıtlarıyla da ilişki kurmuyorsa, içine kapandıysa, sürekli mutsuz ve üzgün görünüyorsa bu durum dikkat çekici bir durumdur ve terapötik bir müdahale gerektirebilir.

Ergenlik döneminin başlamasıyla, hem kız hem oğlan çocukları için fiziksel görünümleri çok önemli hale gelir. Özellikle duygusal ilişkilerin yaşanmaya başladığı ve sosyal kabulün oldukça önemli olduğu bu dönemde ergen birey, dışarıdan bakıldığında beğenilmek ister. Her çocuğun gelişim eğrisi kendisine özgün seyrederken bazen bu durum gelişimi arkadaşlarına göre geriden seyreden/çok ileriden seyreden çocuklar için zorlayıcı olabilir. Bunların yanında bu dönemde özellikle kız çocuklarında özellikle kendini çok kilolu görme, iştahında azalma, hızlı kilo kaybı, yediklerini kusma gibi durumlar gözlemlerseniz en kısa zamanda bir profesyonel destek alması gerektiğini düşünebiliriz.

Ergenlerin psikolojik yardıma ihtiyaç duyduğunu bize düşündürecek bazı davranışları olabilir fakat bu davranışlar tek başına bir problem olduğunun göstergesi değildir. Yine de bu tip davranışları gösteren çocuğunuzun genel ruh sağlığını yakından gözlemlemeniz faydalı olacaktır.

Genel olarak hayata karşı azalmış heyecan, istek, sosyalleşmekten uzaklaşıp içe kapanmak,

  • Okul performansında ciddi düşüş olması,
  • Okula gitmemek,
  • Hafıza, dikkat ve konsantrasyonla ilgili problemler,
  • Yemek ve uyku düzeniyle ilgili dikkat çekici değişimler,
  • Psikosomatik semptomlar (fiziksel bir sebebi bulunamayan ağrılar),
  • Kendini uzun bir süre boyunca umutsuz, mutsuz, endişeli hissetmesi, sık sık ağlaması,
  • Çok öfkeli ve saldırgan olması, her türlü otoriteye sert bir şekilde karşı çıkıyor olması,
  • Fiziksel görünümüne, Öz bakımına hiç özen göstermemesi,
  • Uyuşturucu kullanımı
  • Fazla tehlike içeren aktivitelerle ilgilenmesi,
  • Başka insanlara fazla kuşkuyla yaklaşması,
  • Başkalarının duymadığı/görmediği sesler duyması ya da bir şeyler görmesi

İnsan hayatının bu zor geçiş döneminde çocuklar tüm bu denli büyük değişimler yaşarken başta aile olmak üzere çevresindeki yetişkinlerin sabırlı, anlayışlı ve destekçi bir tutum içinde olması ve iyi bir gözlemci olmaları çok önemli! Hepimize kolaylıklar!