Gerçek Sınırlar Beynimizdedir
Gerçekte sınırlar beynimizdedir. "İmkansız sadece bizim imkansız olduğunu düşündüğümüz şeydir."...
Devamını oku ->Dr. Olcay Güner, Klinik Psikolog
Okuma, yazma ve matematik okulda temel beceriler olarak adlandırılırlar. Bunlar olgunlaştırılmadan diğer bilgilerin inşa edilmesine olanak yoktur. Bu nedenle okulun ilk yıllarından itibaren öğretmenler bu temellerin kuvvetli olması için çalışırlar. Çocukların büyük çoğunluğu da bu üç alanda ustalaşmayı başarırlar. Ancak bazı çocuklar, diğerlerinin adeta otomatik olarak öğrendikleri bu üç beceriden birinde, ikisinde veya üçünde tökezlerler. Bazen bu takılma ortaokul, lise yıllarına dek uzar ve beraberinde kuvvetli bir başarısızlık getirir. Okuma, yazma ve matematik alanlarının en az birinde görülecek bir yetersizlik ‘Özel Öğrenme Bozukluğu’ olarak adlandırılır. Ancak bu tanıyı almak için bazı şartlar gerekir.
‘Öğrenme Bozukluğu’ terimi gerek öğretmenler gerekse anne babalar tarafından sıklıkla kullanılır. Bazıları anlamını bilerek kullansa bile bir kısmı bu terimin gerçekte neyi ifade ettiğini tam olarak bilmez. ‘Öğrenme Bozukluğu’ terimi ile kastedilen şey; kişinin beyin fonksiyonlarından bir veya daha fazlasının zayıflığı nedeni ile öğrenmedeki zorluklarıdır. Öğrenme Bozukluğu hayat boyu süren bir düşünme farklılığı durumudur. Çoğunluk gibi düşünmedikleri için, herkesin öğrendiği yöntem ve metotlarla öğrenemezler. Öğrenme Bozukluğu olan bireylerin zeka testlerinden aldıkları puanlarla okul başarıları arasında ciddi farklılıklar vardır. Öğrenme Bozukluğu olan bireyler hem zor öğrenirler, hem de güçlükle öğrendikleri şeyleri okul sınavlarında ortaya koyamazlar. Aynı bozukluğa daha önceleri ‘Öğrenme Güçlüğü’ adı verilirken, son yıllarda ‘Öğrenme Bozukluğu’ daha kabul gören bir ad olmuştur.
İlk Öğrenme Bozukluğu vakası 1896 yılında İngiliz Dr. Morgan tarafından ‘konjenital kelime körlüğü’ tanısı ile yayımlanmıştır. On dört yaşındaki Percy her alanda sağlıklı olduğu halde hiçbir sözcüğü doğru okuyamamakta ve yazamamaktadır. Ama matematikte başarılıdır. 1940’larda öğrenme bozukluğunun beyin hasarından kaynaklandığı düşünülerek ‘minimal beyin hasarı’ olarak isimlendirilmiştir. Ancak bu kanıtlanamayınca bu güçlüğün, merkezi sinir sistemi fonksiyon bozukluğuna bağlı olduğu düşünülerek ‘minimal beyin disfonksiyonu’ terimi ortaya atılmıştır. Daha sonra terminolojide yoğun bir kavram karmaşası yaşanmış ve sonuçta ‘Özel Öğrenme Bozukluğu’ adı yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Okuma bozukluğu için ‘disleksi’, yazma bozukluğu için ‘disgrafi’, aritmetik bozukluğu için de ‘diskalkuli’ sıkça kullanılan adlardır.
Bir çocuğa Özel Öğrenme Bozukluğu tanısını koyabilmek için bazı şartlar gerekmektedir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
Pek çok bilim insanı Öğrenme Bozukluğu ile ilgili araştırmalar yapmaktadır. Her geçen gün yeni bulgulardan söz edilse de, henüz nedenleri hakkında kesin bir sonuca varılmamıştır. Bulgular arasında nörobiyolojik ve genetik etmenlerden sıklıkla söz edilmektedir.
Sıklığı ile ilgili çalışmalar birbirinden farklılık göstermektedir. Okul çağı çocuklarının % 1-33 ünde görüldüğü saptanmıştır. Erkeklerde kızlara oranla 3-10 kat daha fazla görülmektedir.
Aslında mükemmel beyinler yok denecek kadar azdır. Hemen herkesin bir çeşit Öğrenme Bozukluğu vardır. Ama bazılarının zayıf beyin fonksiyonları okuma, yazma, aritmetik gibi okulun gerektirdiği alanlara denk geldiği için okulda derhal fark edilmekte ve problem yaratmaktadır. Islık çalma, ritim duygusu, paketleme gibi okulda gerekmeyen alanlara denk gelen Öğrenme Bozuklukları ise kolayca tolere edilmekte, önemsenmemekte veya fark edilmemektedir.
Öğrenme bozukluğunun nedenleri henüz tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte yapılan çok sayıda araştırmanın buluştuğu bazı bulgular vardır.
Öğrenme Bozukluğu Olan Çocukların Tipik Belirtileri:
Aşağıdaki belirtilerin tümünün birden aynı çocukta görülmesi beklenemez. Bu belirtilerden ancak bir grubu bir çocukta görülebilir. Öğrenme bozukluğu olan her bir çocuk birbirinden farklıdır ve dolayısı ile farklı belirti gruplarına sahiptir.
Öğrenme bozukluğu olan çocuklara tanı konması, oldukça titiz, dikkatli ve uzun süren değerlendirmeler gerektirir.
Psikolojik değerlendirme:
Bu değerlendirmede, zihinsel (bilişsel), akademik, psikolojik ve nöro-gelişimsel işlevler incelenir. Değerlendirmede, anne-baba ile görüşme, çocuğun gelişimsel öyküsünün alınması, gözlem, okuldan ve öğretmenden alınan bilgiler ve hangi alanlarda bozukluk olduğunun saptanması için kullanılan psikogelişimsel testlerden yararlanılır. Değerlendirme ve tanı, hangi sorunlara psikolojik ve eğitimsel çerçevede bir terapi uygulanacağına ve hangi tekniklerin kullanılacağına karar verilmesini de sağlar.
Bir kişide öğrenme bozukluğu olduğunu söyleyebilmemiz için ilk koşul o kişinin zeka düzeyi ile eriştiği akademik başarı düzeyi arasında anlamlı bir fark olmasıdır. Çocuğun, bütün duyu organlarının fonksiyonlarını gerektiği şekilde yerine getirdiğinden, çocuğun içinde yaşadığı ortamın ona yeterince uyaran sunduğundan, çocuğun ruhsal ve fiziksel olarak istismar edilmediğinden de emin olmak gerekir.
Aile değerlendirmesi:
Anne baba tutumları, beklentiler, aile içi etkileşimler değerlendirilir. Aile içinde benzer sıkıntıları yaşayan kişilerin olup olmadığı araştırılır.
Psikiyatrik değerlendirme:
Gerekli durumlarda bir çocuk psikiyatrisitinden, çocuğu psikiyatrik açıdan değerlendirmesi istenir; belli durumlarda ilaç kullanımı düşünülebilir. Çocuk psikiyatristinden onun alanına giren herhangi bir sorun olup olmadığı konusunda görüş alınır.
Tıbbi değerlendirme:
Gerekiyor ise çocuğun öğrenmesini etkileyen tıbbi bir sorun olup olmadığını anlamak için nörolog ya da başka tıp uzmanlarından yardım alınabilir.
Öğrenme Bozukluğu hayat boyu sürecek bir düşünme farklılığı durumudur. Ancak zorlukları ile baş etmeyi öğrendikçe bu bozukluğun hayata dair olumsuz etkileri giderek azalacaktır. Öğrenme Bozukluğu olan bireylerin her biri birbirinden farklıdır. Bu durumda neredeyse her biri için farklı baş etme planları gerekir.
Bu çocukların durumları ile baş etmelerinde izlenecek yollar oldukça çeşitlidir. Baş etme planı çocuğun ihtiyacına göre oluşturulur. Çocuğun aşağıda sınıfladığımız yardım yollarından hangisi veya hangilerine ihtiyacı olduğunu saptamak planın en önemli adımıdır.
Özel Eğitim: Psikolojik test, ölçek ve envanter sonuçları, psikolojik incelemeler, görüşmeler sonucunda çocuğun zayıf olduğu beceri alanları ortaya çıkarılabilir. Yapılabilecek şeylerden biri zayıf beceri alanlarına yönelik egzersizlerle, bu alanları daha fonksiyonel bir hale getirmek yani özel eğitim yapmaktır. Özel eğitimde çocuğun yaşına ve ihtiyaçlarına uygun egzersizler verilerek uzun süreli algı ve beceri geliştirme eğitimi yapılır. Yapılan eğitim ortalama altı ay sürdükten sonra, başlangıçta uygulanan testler, incelemeler yenilenebilir. Sonuçlar değerlendirildikten sonra eğitim sona erdirilir veya gerekiyorsa bir süre daha devam edilir.
Psikolojik Danışmanlık ve Terapi: Öğrenme Bozukluğu çoğu kez yan problemler doğurur. Bunların çoğu duygusal problemlerdir. Vazgeçme, üzüntü, utanma, korku, kaygı, giderek azalan özsaygı Öğrenme Bozukluğunun doğurduğu duygulardan bazılarıdır. Bu duyguların doğurabileceği depresyon, ilgisizlik, saldırganlık, geri çekilme, problemlerini kabul etmeme gibi davranışlarla baş etmek için psikolojik danışmanlık ve terapi gerekebilir. Çünkü bu duygu ve davranışlar öğrenmeyi iyice güçleştirir. Bazen öncelikle bu yan problemleri çözmek gerekebilir. Psikoterapiler grup veya bireysel terapiler şeklinde gerçekleşebilir.
Aile ve Öğretmen Danışmanlığı: Öğrenme Bozukluğuna sahip çocuklar kadar aileleri ve öğretmenleri de zorlanır. Bilinçlenme, bilgi alışverişi, baş etme yolları gibi konu ve amaçlarda ailelere ve öğretmenlere gruplar halinde veya bireysel olarak destekleyici çalışmalar düzenlenebilir.
Çalışma Alışkanlıklarının Düzenlenmesi: Her çocuğun öğrenmeye açık kanalları farklıdır. Kimileri şemalar, resimler ve renkli kalemlerle daha kolay öğrenirken, kimileri de hem yürüyüp hem okuyarak veya okunanı, anlatılanı dinleyerek daha kolay öğrenir. Dolayısıyla her çocuk farklı çalışma planlarından yararlanır. Yapılabilecek en önemli yardımlardan biri de test ve inceleme sonuçlarının rehberliğinde çocuklara uygun çalışma alışkanlıklarını yerleştirmektir.
Pek çok ünlünün okul yıllarında öğrenme bozukluğu olmasına rağmen hayat başarılarının yüksek olması bu çocuklar ve aileleri için gelecekleri açısından oldukça umut vericidir.
Okumayı 9 yaşında söken, yirminci yüzyılın en büyük bilim adamı Albert Einstein, okulda öğretmenlerince “eğitilemez” teşhisi konan heykeltıraş Auguste Rodin, arkadaşlarının “aptal Edison” dediği elektrik ampulünü bulan Edison, okulda çok başarısız olduğu için babası tarafından askeri okula yazdırılan ünlü İngiliz politikacı ve tarihçisi Winston Churchill, okulda konsantre olamadığı için sürekli resimler çizen ressam Pablo Picasso, okuma öğrenirken büyük sıkıntılara katlanan şarkıcılar Cher, John Lennon, büyük sanatçı Michelangelo, ünlü çizgi film yaratıcısı Walt Disney, “Hollywood’un dahi çocuğu” diye anılan yönetmen Steven Spielberg, ünlü Andersen masallarının yazarı Hans Cristian Andersen, şair Amy Lowel, ünlü aktör Tom Cruise, Monaco prensi Prens Charles, Amerikan başkanlarından John F. Kennedy okulda öğrenme bozukluğu olan ünlülerin sadece bir kısmıdır.
Öğrenme Bozukluğu olan çocuklar için hayatlarının en zor devresi öğrencilik yıllarıdır. Herkes farklı becerilerle doğar. Sonra okul yılları başlar ve herkes belirli bir kalıp, düzen ve standartlara göre eğitilmeye çalışılır. Ama okul hayatı sona erdikten sonra yine her birimiz farklı kariyer alanlarında ustalaşırız. Öğrenme Bozukluğu olan bir yetişkin olmak çok daha kolaydır. Çünkü yetişkin olduğumuzda artık en güçlü olduğumuz alanlarda ustalaşmak ve zorlandığımız alanlardan kaçmak elimizdedir.
Okul, yetişkinlikte hayat standartlarımızın ve bakış açımızın gelişmesi için tırmanmamız gereken bir merdiven gibidir. Öğrenme Bozukluğumuz var ise merdiveni tırmanmak için tıbbi, psikolojik, eğitimsel yardımlar ve yüksek bir mücadele yeteneği gerekebilir. Yılmadan, yorulsak da mücadeleyi bırakmadan merdiveni çıkabilirsek yetişkinlikte daha kaliteli ve tatminkar bir hayatımız olabilir.
Öğrenme Bozukluğuna sahip bir birey okul yıllarında verdiği büyük mücadeleden sonra, kendi güçlü ve zayıf yanlarını çok iyi tanıyabilen, karşılaştığı engellerle baş edebilme becerisi yüksek, artık okul dışı yeteneklerini de sergileyebilme fırsatı olan çok güçlü yetişkinler olarak hayata atılabilirler. Hatta bazı Öğrenme Bozukluğu olan çocuklar sonunda o kadar başarılı ve güçlü yetişkinler haline gelirler ki, okuldaki en başarılı arkadaşları bile onların yanında çalışan elemanlar olabilirler.
Pek çok araştırmacı ve uzmanın dikkatini çeken bir konu da bu çocukların büyük bir kısmının olağanüstü yetenekleri olduğu yönündedir. Hayal güçleri ve yaratıcılıkları çok yüksek olan bu çocuklar belki de sadece farklı düşündükleri için okul sistemlerinde bocalayan sıra dışı beyinlerdir.
Arkabahçe Psikolojik Gelişim, Eğitim ve Danışmanlık