Hani Okulu Sevecektim

Hani Okulu Sevecektim
27 Mayıs 2017
Etiketler: ,
Kategoriler: Popüler Makalelerimiz

Dr. Olcay Güner, Klinik Psikolog

Dikkat eksikliği, öğrenme bozukluğu ve sosyal beceri eksikliği olan çocuklarla ve gençlerle yaklaşık on sekiz yıldır çalışan Klinik Psikolog Olcay Güner ‘Hani Okulu Sevecektim!’ adlı kitabında bazı çocukların okula başlamalarıyla belirginleşen dikkat eksikliklerinin, öğrenme güçlüklerinin veya sosyal beceri eksikliklerinin yarattığı hayal kırıklıklarını dile getiriyor. Okulu sevemeyen çocukların sorunlarını, ailelerin, öğretmenlerin ve hatta çocukların da rahatlıkla anlayabileceği çok akıcı bir dille ve birbirinden ilginç hikayelerle anlatıyor.

Okula yeni başlayan çocuk, anne babasının bahsettiği sıcak, yeni arkadaşlıklar kurabileceği, yeni bilgiler öğrenmenin heyecanını barındıran ortamı bulamamanın hayal kırıklığını yaşayabiliyor. Bu hayal kırıklığının sebebi Güner’e göre, çocukta ‘okulun önem verdiği becerilerin’ gelişmemiş olmasından kaynaklanıyor. Okulun ön planda tuttuğu okuma-yazma, dili güzel kullanma ve matematiksel becerileri gelişmemiş olan çocuklar, okulda başarılı olabilmek için oldukça büyük bir çaba gösteriyorlar; fakat bu onların başka konularda da ‘başarısız’ olacakları anlamına gelmiyor. Güner, ‘okulun ön planda tuttuğu becerileri’ gelişmemiş olan çocukların okula ait olamama ve yer edinememe hislerini çok güzel bir benzetmeyle açıklıyor: “Sanki bir tavşan yanlışlıkla kuşlar okuluna gitmiş ve uçmak için zorlanıyor. (…) Hangi biri keşfedilecek? Kuşlar, tavşanlar, balıklar, böcekler hepsi aynı sınıfta!”

Güner kitabında, okulda güçlüklerle karşılaşan çocukları Dikkat Eksikliği ve Aşırı Hareketlilik (DEAH), Özel Öğrenme Bozukluğu ve Sosyal Düşünme Güçlükleri olarak üç tema altında inceliyor. Biyolojik, psikolojik ve sosyal etkenlerin, gelişiminde ortak bir yeri olduğu düşünülen DEAH kendini üç farklı şekilde gösterebiliyor: Dikkat Eksikliği, Aşırı Hareketlilik ve Dürtüsellik. Güner, biri yetmezmiş gibi ikisinin ya da üçünün bir arada görülebileceğini açıklıyor. Dikkat eksikliği olan ‘aklı havada’ çocuklar unutkan, dağınık, hayalperest ve bazen aşırı hareketliliğin aksine uyuşuk ve durgun olabiliyorlar; fakat Güner dikkat eksikliği olan çocukların içsel dünyalarının zenginliğini vurgulamayı unutmuyor ve doğru yönlendirilirlerse bilim adamları, yazarlar, sanatçılar, reklam yazarları ve yaratıcılıklarını kullanabilecekleri birçok alanda başarılı olabileceklerini söylüyor. Aşırı hareketli ‘kıpırdak’ çocuklar, adı üstünde yavaş tempolu işlerden kaçınan, boş duramayan, sabırsız çocuklar olarak kendilerini belli ediyorlar. Bu aktif çocukların, enerjilerini masa başında olmayan, tempolu mesleklere yönlendirdikleri takdirde çok parlak cevherler olacakları kaçınılmaz. Dürtüsel çocuklar ise zaman zaman akranları tarafından ‘itici’ olarak tanımlanabilecek, fevri ve önceden kestirilemeyen davranışlar sergiliyorlar. Bu çocukların risklere aldırmayan tutumları bir çok spor dalında çok başarılı sonuçlar doğurabiliyor.

‘Ben okumayayım… Sen oku ben dinlerim…’ ‘Neee! Bunların hepsi okunacak mı?’ ‘Yazım çivi yazısı gibi. Ben bile okuyamıyorum…’ ‘Matematik dersleri olmasaydı okul ne güzel olurdu!…’ ‘Sayılardan nefret ediyorum!…’ Özel Öğrenme Bozukluğu olan çocukların bir çoğumuz için kulağa çok tanıdık gelen şikayetlerinden sadece bir kaçı… Kitabının ikinci bölümünde Güner, “Özel Öğrenme Bozukluğu” olan, yani okuma, yazma ve matematik alanlarının en az birinde yetersizliği gözlemlenen çocukları ele alıyor. Öğrenme bozukluğunun nedenleri henüz tam olarak bilinmemekle birlikte çok sayıda araştırmanın ortak bulguları, beyin hasarının, kalıtımsal nedenlerin ve nörolojik fonksiyonlarda bozuklukların nedenleri arasında olabileceğini gösteriyor. Güner, Okuma, Yazma veya Matematik Bozukluğu olan çocukların tipik belirtilerini, problemlerinin çeşitlerini anlatıyor ve nasıl yardım edilebileceği konusunda çok faydalı tavsiyeler veriyor. Sesli okuma sırası kendine geldiğinde kalp atışlarını her damarında hisseden, kaygısı boğazında düğümlenen Ahmet’in, yazı yazmak kendisi için bir kabusa dönüşen ve dolayısıyla ödevlerini bitirmek için saatlerce çabalayan Ali’nin hikayesi ve günlük hayatta, ders kitaplarında, kara tahtada yani gittiği her yerde karşısına çıkan rakamlarla baş etmekten yorgun düşen ve yenilgiyi kabullenen Aslı’nın çaresizliği bir çok çocuğa, anne babaya ve öğretmene tanıdık gelecektir.

Güner, okulda ‘başarısız’ olan çocukların her birinin esasında üstün yönleri olan sıradışı çocuklar olduğunu, ailelerinin ve öğretmenlerinin de yardımıyla bu yönleri keşfedildiği ve yönlendirildikleri takdirde parlayabileceklerine değiniyor. Çeşitli öğrenme güçlüklerinden dolayı sancılı okul yılları geçiren yirminci yüzyılın en büyük bilim adamı Albert Einstein, ünlü heykeltıraş Auguste Rodin, elektrik ampulünü bulan Edison, ünlü ressam Pablo Picasso, şarkıcı Cher, aktör Tom Cruise ve daha bir çok ünlüyü, özel öğrenme bozukluğu olan çocuklara ve ailelerine bir ilham kaynağı olarak gösteriyor. Matematik testinde çok yüksek bir not almış çocuğa arkadaşları tarafından “Einstein” denilmesi kadar adı bir çoğumuz tarafından “zeki” kelimesiyle denk olarak kullanılan Einstein, 3 yaşından önce konuşmaya başlayamamış, okumayı 9 yaşında sökmüş ve ilkokul öğretmenleri tarafından şaşkın hayalperest olduğu söylenmiş. Güner, okulda ‘başarısız’ oldukları derslerin yükü altında ezilen çocukların doğru yönlendirildikleri, cesaretlendirildikleri ve destek olundukları takdirde yirmi birinci yüzyıla izini bırakan parlak cevherler olabileceklerini düşünmemizi sağlıyor.

Bir de sosyal düşünme sisteminde güçlükleri olduğu için, okulun kaçınılmaz bir parçası olan arkadaş ilişkilerinde sıkıntı çeken, okuldaki diğer çocuklar tarafından çeşitli lakaplar yakıştırılan çocuklar var. Güner kitabının üçüncü bölümünde, popülariteyi ve sosyal başarının üç altın kuralı olan arkadaş edinmeyi, popüler olmayı ve politik olmayı anlatıyor. Anne babalara ise, çocuklarının sosyal becerilerinin gelişmesine yardım etmek için, kendi davranışlarına da dikkat etmelerini gerektiren, çok hoş örneklerle süslenmiş çözüm yolları sunuyor.

‘Hani Okulu Sevecektim!”, okulda kendini ‘başarısız’ hisseden çocuklara, endişelenen anne babalarına ve kendilerini çaresiz hisseden öğretmenlerine hitap eden çok hoş, akıcı bir dille yazılmış, hikayelerle örneklendirilmiş zengin içerikli, değerli bir kitap. Olcay Güner çocuklara, okulda yaşadıkları güçlüklerin yükü altında ümitlerini yitirmemeleri, öğrenmekten vazgeçmemeleri, her birinin çok değerli ve akıllı olduğu mesajını umut veren bu kitabıyla iletiyor.

Arkabahçe Psikolojik Gelişim, Eğitim ve Danışmanlık