Okula Uyum Haftasında Duygular
Okula yeni başlayan çocuklar belki de ilk defa anne babasının yanında olmadığı bir sosyal ortama katılacaklar. Üstelik bu sosyal ortam...
Devamını oku ->Psikolojik Danışman / Psikoterapist Zühre Korkmaz
“Unutma belleğin canlı gücü, anı ise ürünüdür.” Marc Auge
Asla unutamam dediğimiz anıları, yerleri, kişileri; defalarca öğrenmeye çalıştığımız bilgileri, isimleri, şarkıları bir an gelir, hatırlayamadığımızı fark ederiz. Bir boşluk duygusu yayılır bedenimize, zihnimizde çeşitli sesler yükselir: Nasıl unutabildin? Hafızan ne kadar da zayıf! Aklın neredeydi? Kim bilir daha neleri unuttun? Sen unuttuysan o zaman onlar da seni unutur!
Unutma ve anımsama sözcükleri aynı yaşam ve ölüm, karanlık ve aydınlık, gece ve gündüz sözcükleri gibidir; biri olmadan diğerini tanımlamak olanaksızdır. Batmayan güneş, doğamaz; kuruyan yaprakların yerine yeşerir yenileri. Unutma, “anının yitirilmesi” aslında. Peki anı ne demek? Türk Dil Kurumu’na göre anı, geçmişte yaşanmış çeşitli olaylardan belleğin sakladığı her türlü izdir. O zaman anı, bellekte kalan izlenim oluyor. İzlenim ise; bir durum veya olayın duyular yolu ile insan üzerinde bıraktığı etki, intiba yani. Bu da demek oluyor ki her anı, kişiye özgüdür. Kardeşim geçen akşam çocukluğumuzdan kalma bir anıyı anlatırken çok şaşırdım. On üç, ön dört yaşlarındayım. Tüm kalın giysilere rağmen insanın içine işleyen soğuk, karlı bir kış günü, gün boyu süren alışverişin sonrasında nihayet sıcacık evimize ulaşmışız. Tam evi süslemeye başlayacağımız sırada gelen ani ateş ve titremeyle sarsılan vücudum kutlamayla ilgili tüm hayallerimi yerle bir etti. O akşamdan hatırladığım tek şey koltukta uzanmış, kontrolünü sağlayamayan dişlerimin birbirine çarparken çıkardığı sesler. Oysaki kardeşim, yükselen ateşimi düşürmek için annemin bana soğuk bir duş aldırdığını ve geceyi birlikte keyifle geçirdiğimizi anlattı. Şaşkınlık içinde dinledim onu. Çünkü benim zihnimde en küçük bir ipucu bile yok keyifli anlarla ilgili. Anlaşılan o ki zihnim o yoğun duygunun, beklenmedik rahatsızlığın bende bıraktığı izle hatırlıyor o günü.
Modern psikolojinin kurucularından biri olarak görülen William James temel eserlerinden biri olan The Principles of Psychology’de [Psikolojinin İlkeleri] bellek hakkında şunları söylüyor: “Eğer her şeyi hatırlıyor olsaydık, birçok durumda sanki hiçbir şeyi hatırlamıyormuşçasına kötü olurduk. (…) Paradoksal sonuç şudur: hatırlamanın koşullarından biri unutmaktır. Çok sayıda bilinç durumunu tamamen unutmadan ve belki bir o kadarını geçici olarak unutmadan, hatırlamak mümkün değildir.”1 İçinde bulunulan zamanın şu anın ve bekleyişin tadına varmak için unutmayı bilmek gerekiyor; ancak unutmak bellek için de bir ihtiyaç: Uzak geçmişi hatırlayabilmek için yakın geçmişi unutabilmek gerekiyor. Zamanın hızlı aktığı günümüzde, kendimizi ana getirmek için nefes ve bilinçli farkındalık teknikleri ile bir önceki anı unutmaya ve şimdiye odaklanmaya çalışıyoruz esasında.
Marc Augé’nun bir antropolog olarak konuya yaklaşımını da etkileyici buluyorum: “Anımsamak ve unutmak, tıpkı bir bahçıvanın yaptığı gibi, ayıklamak ve budamak demektir. Anılar bitkilere benzer. Bazı bitkilerden hemen kurtulmak gerekir ki diğerleri boy atsın, gelişsin, çiçek açsın. Kaderlerine uygun olarak gelişip serpilen bu bitkilerin değişmek için bir bakıma kendi kendilerini unuttukları söylenebilir. Onlara hayat veren tohumlar ile sonunda oldukları şey arasında bir ilgi yok gibidir; çiçek bu anlamda tohumun unutulmasıdır.” 2
“Bana unuttuğun şeyi söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”, diyor Auge.3 Bir insanı, kendimizi bile bu denli tanımak belki de hiçbir zaman mümkün olmayacak. Çünkü unutmak bir şeyi hatırlayamamanın dışında birçok anlam taşıyor: Bir şeyi yapamaz duruma gelmek, bağışlamak, gereken önemi vermemek, hatırdan, gönülden çıkarmak. Üstelik unuttuğumuz şeyler hatırladığımız şeyler kadar etkili benliğimizde, seçimlerimizde, düşüncelerimizde. Bizi biz yapan, biricik yapan yaşantılarımız bunlar. Bu yüzden yüzyıllardır insanlığın, bilim insanlarının hafızayla ilgili sorgulamaları süregeliyor.
Hafızası iyi olan kişilere çoğu zaman övgüler yağdırır, kendimizi eksik hissederiz. Sormamız gereken soru şudur: Hatırlıyor olmak bizim hayatımızı daha iyi hale getirir mi? Borges’in “Bellek Funes” adlı öyküsünü hafıza bağlamında inceleyen sinirbilimci Rodrigo Quian Quiroga, hiçbir ayrıntıyı unutmayan Funes’in dünyasında soyut düşünmeye yer olmadığını söylüyor. Hazmedilmemiş bilgilerle dolu bir beynin insan için arzulanır bir durum değil, insan beynindeki “somut ayrıntıları göz ardı ederek soyut kavramlara tepki veren nöronlar hafızanın kilit noktası ona göre.4
Telefonumuzu nereye koyduğumuzu bir türlü hatırlayamamak gibi gündelik unutkanlığın ötesinde bir yaşantıyı unutmak; insan doğasının en önemli ilerleticilerinden sayılabilir.
İnsanın düşünmesinin temel özelliği olarak soyutlama yeteneği, hafızanın unutmaya dayalı başarısı aslında. Bu durumu gün içinde defalarca kez yaşarız; bir şeyi hatırlamaya çalıştıkça hatırlayamaz, hatırlayamadıkça öfkelenir onu düşünmeye devam eder, ancak bir türlü anımsayamayız. Ne zaman bu düşünceden, bilgiden uzaklaşır, onu unuturuz; o zaman aradığımız bilgiyi hatırlar, hatta diğer bilgilerimizle arasında bağlantılar kurar, çıkarımlarda bulunuruz. Günümüzde hafıza üzerine yapılan sinirbilim araştırmaları unutma sürecinin soyut düşünmeyi, problem çözmeyi ve önemli olanı önemsiz olandan ayırt etmeyi, en başta da hatırlatmayı destekleyen bir süreç olduğunu ortaya koymaktadır.5
Şimdi unutabildiğimiz için derin bir nefes alalım ve yüzümüze yayılan gülümsemenin keyfini sürelim. Nietzsche’nin de dediği gibi mutluluk ve gelişim unutmakta saklıdır. En yaratıcı bilgiler, derin farkındalıklar ve önemli buluşlar öğrenmenin ardından gelen demlenmeyle ortaya çıkarlar.
Kaynakça
1- James, W. (1950). The Principles of Psychology, onaylanmış baskı, cilt 1, New York: Hendry Holt,1890; yeniden basım, New York: Dover, 1950, s. 680-681.
2,3- Augé, Marc. (2020). Unutma Biçimleri, çev. Mehmet Sert, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları
4- Quiroga, R. Q. (2017). Borges ve Bellek, çev. Ferit Burak Aydar, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.
5- Korte, Martin. Wir sind Gedächtnis: Wie unsere Erinnerungen bestimmen, wer wir sind, München: Deutsche Verlags-Anstalt, 2017.