EMDR Terapisinde Somatik Deneyimleme, Polyvagal Teori ve Yoganın Kullanımı

EMDR Terapisi
18 Nisan 2024
Etiketler: ,
Kategoriler: Makalelerimiz, Popüler Makalelerimiz

Psikolojik travma, kişinin başına gelen uygunsuz ve zorlayıcı deneyimlerin kişide bıraktığı olumsuz ruhsal izler olarak tanımlanabilir. Kronik stres, travmatik deneyimlerin ardından sıkça görülen bir durumdur ve stres hormonlarının sürekli yüksek seviyelerde kalması; bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve fiziksel hastalıkların tetiklenmesine yol açar. EMDR, travma ve post travmatik stres bozuklukları ile çalışılırken kullanılan en etkin yöntemlerden biridir.

1980’lerin sonunda psikoloji eğitiminde öne çıkan dört ekol; analitik yaklaşımlı konuşma terapisi, Humanistik etkin dinleme odaklı yaklaşım, Gesthalt Terapisi, Bilişsel ve Davranışçı Terapi idi.

1990’larla birlikte EMDR yönteminin annesi Psikolog Francine Shapiro olumsuz ve rahatsız edici düşüncelerin yoğunluğunu azaltarak travmatik yaşam deneyimlerinin semptomlarını hafifletmek üzere göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işlemeyi kullanan güçlü bir psikoterapi yöntemi yaratmıştı. Çift yönlü göz hareketleri, beden ya da ses uyarımı ile iyileşme yönünde çok olumlu sonuçlar alınmaktaydı.

EMDR ile Türkiye’de ilk tanışmamız ise 1999 yılındaki büyük Marmara depremi sonrasında Türk Psikologlar Derneği aracılığıyla ülkemize gelip eğitim veren uzmanlar sayesinde oldu.

Zaman içinde psikolojik danışmanlık alanında çalışan bizler de Aile Terapisi, Dışavurumcu Sanat Terapisi, Şema Terapi, Dans ve Hareket Terapisi, Kum Terapisi vb. gibi mesleki tarzımızı şekillendirecek yaklaşım ve teknikleri alet çantamıza kattık.

Nörobiyolojinin ölçme ve değerlendirme teknolojisindeki gelişmeler; sinir sistemimizin derinlemesine keşfedilmesini ve psikoterapide kullanılan yöntem ve tekniklerin etkinliklerinin değerlendirilmesini kolaylaştırmıştır. Eskiden gözle görülür olmayan psikolojik travmaların sinir sistemimizdeki etkileri gün yüzüne çıkmış ve hatta üzüntü, korku, öfke, hayal kırıklığı, özlem, yas gibi süreçlerin bedenimizde bir bölgede biriktiği ve uzun vadede fiziksel hastalıklara sebep olduğu anlaşılmıştır.

EMDR Terapisinin psikolojik travmaların üzerindeki iyileştirici etkisini tartışılamaz şekilde ortaya koyan birçok akademik çalışma bulunmaktadır. Örneğin Sakarya Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada Dr. Fatih Bal ve meslekdaşları 2010 ve 2020 yılları arasında EMDR ile psikoterapi uygulanmış vakalar üzerine yapılmış uluslararası 21 araştırmayı incelediler. 20 tanesinin olumlu sonuç verdiğini gördüler. Bundan güç alan ve bilimsel etkinliği bu derece ortada olan EMDR terapisi, yakın disiplinlerle de işbirlikleri yapmaya başladı. Somatik Deneyimleme, Polyvagal Teorisi ve Yoga bunlardan üç tanesidir.

Somatik Deneyimleme ve EMDR

1970’lerin başında biofizikçi ve stres alanında araştırmalar yapan Peter A.Levine, doğal hayvan davranışını inceleyerek vahşi doğada yaşayan hayvanların travmatize olmaya karşı bariz bir bağışıklığa sahip olduklarını görmüştür. Hayvanlar aleminin bir parçası olan biz insanların da tehdit edici olaylarla karşılaştığımızda toparlanmamız için aynı kapasiteyi sergileyebileceğimizi düşünüp bu yöntemi yaratmıştır. Buna göre beden farkındalığı odaklı ve sinir sisteminde aşağıdan yukarıya işleme prensibine dayanan somatik deneyimleme egzersizleri travmaya maruz kalan bireylerde psikolojik dayanıklılığı oluşturmaya yardımcı olarak iç algı farkındalığını arttırır. Bu yöntem savaşma, kaçma, donma, çökme tepkilerinin vücudun neresinde takılı kaldığını araştırmak için bir çerçeve sunar.

Dr. Arielle Schwartz ve Barb Maiberger 2023 yılında yazdıkları EMDR ve Somatik Psikoloji adlı kitapta bu iki pratiği bir araya getirmiştir. Aşağıda birkaç örneği sunulan somatik deneyimleme teknikleri, EMDR Terapisinin 8 aşamalı sistematiği içerisinde, danışanın taştığı, dissosiye olduğu, dengelenme ihtiyacı duyulan ya da uzmanın gerek gördüğü anlarda kullanılmaktadır.

Salınım (Pendülasyon): Bedeni sakinleştirmek ve gerilimi azaltmak için kullanılan temel bir egzersizdir (eyleme geçme ve dinlenme gibi). Salınım hareketleriyle beden rahatlatılır. EMDR uygulaması sırasında, danışanın iki ayak üzerinde çok yavaş ve dengeli sağa sola sallanmasının, kısa setlerle çift yönlü uyarım kullanarak kaynak ve travmatik anı arasında gidip gelmesinin, sembolik bir objenin elden ele geçirmesinin sağlanması buna örnektir.

Topraklanma (Grounding): Ayaklar yere basılarak beden taraması yapılır. Ayak tabanlarının yerle teması zihin-beden bağlantısını güçlendirmeye yardımcı olur.

Nefes Egzersizleri: Derin ve bilinçli nefes almak, beden farkındalığını artırır ve sinir sistemini dengelemeye yardımcı olur. Örneğin Vuu nefesi Levin’in bu alana kıymetli bir katkısıdır. Sinir sisteminin kitlendiği, donduğu, enerjinin bittiği ve çökmeye gittiği anlarda işe yarar.

Bedensel duyumsamalar: Bedendeki farklı duyusal deneyimleri fark edebilmek ya da taşıyabilmek travma etkisi altındaki biri için zor olabilir. Fark edip işlemlemek ya da ağırlığı altında ezilmeyip dengelenmek için bir çok çalışma yapılabilir. 5 duyumuza sırasıyla odaklanmak çok kullanılan bir yöntemdir.

Yavaş Hareketler: Bilinçli, odaklı ve yavaş hareketlerle bedeni hissetmek beden farkındalığını artırır, gerginliği azaltır. Öz-regülasyon egzersizleri bu amaçla kullanılmaktadır.

Ayrıca somatik deneyimleme kullanarak terapistin zor bir EMDR seansı sonrası kendine dahi uygulayabileceği bir teknik de mevcuttur (Schwartz ve Maiberger, 2023, s. 316). Terapist ilk adımda kendi zihinsel ve duygusal farkındalığını bedeninde ve nefesinde somutlaştırır. Sonra geçmişten başarılı bir seansı kaynak olarak kısa çift yönlü uyarım setleriyle kendine yerleştirir. 3. Aşamada ise terapist bir tarafta biraz önceki zor deneyimi, diğer tarafta da kaynak olarak yerleştirdiği başarılı seansın düşünce, duygu ve bedensel duyumları arasında salınım yapar.

Polyvagal Teori ve EMDR

Polyvagal Teori, 1994 yılında nörobiyolog Stephen Porges tarafından geliştirilmiş, sinir sisteminin işleyişi ve kişinin fizyolojik tepkileri üzerindeki etkilerine odaklanan, uyumlu duygusal yanıt ve davranışlar için otonom sinir sistemi düzenlemesinin önemli olduğunu öne süren bir teoridir. O güne kadar sempatik ve parasempatik olarak ikiye ayrılan otonom sinir sisteminin üç farklı alt sistem tarafından kontrol edildiğini öne sürer: Sempatik, parasempatik ve vagus siniri.

1. Sempatik Sinir Sistemi (sosyal etkileşim ve tehlike algısı): Tehlike algısı durumunda harekete geçer ve insanların kaçma ya da savaşma tepkisi vermesini sağlar.

2. Parasempatik Sinir Sistemi (dayanıklılık ve denge): İnsanların çevresel stresle başa çıkmak için durma, donma gibi aktivitelerle vücudu gevşetmek için harekete geçer. Fiziksel dayanıklığı sağlar.

3.Ventral Vagus (yakın ilişkilerde güven ve bağlanma): Etkin olduğunda, insanlar kendilerini güvenli ve bağlı hissederler.

Otonom sinir sistemimiz sürekli olarak çevreyi tarar ve insanların ses tonu, beden dili ve çevremizdeki genel atmosferden sinyaller ve ipuçları toplar. Beynimizde duman dedektörü gibi çalışan amigdala çevredeki potansiyel riskleri değerlendirir. Eğer bir tehdit algılarsa otonom sinir sistemini devreye sokacak mesajları hızlıca hipotalamus ve beyin sapına iletir. Amigdala ön loblara göre bilgiyi daha hızlı alır ve işler. Yani biz bilinçli olarak tehlikenin farkında bile değilken gelen bilginin yaşamımızı tehdit edip etmediğine karar veririz. Buna nörosepsiyon denir. Ancak kronik stres ya da travma tüm bu çevresel ip uçlarının yanlış okunmasına yol açarak, işlevsel olmayan, tercih edilmeyen, günlük yaşamımızı zora sokan, insan ilişkilerimizi bozan, fiziksel sağlığımızı olumsuz etkileyen tepkiler vermemize sebep olabilir. Yani bu bakış açısı kullanılarak, hangi sinir sisteminin etkisi altında olduğumuza bağlı olarak sosyal etkileşime nasıl tepki verdiğimiz ve neden bazı durumlarda duygusal olarak kapanık veya savunmacı olduğumuzu anlamak ve ventral vagus sinirini aktive ederek dengelenmeyi sağlamak mümkündür.

Polyvagal temelli müdahaleleri içeren bazı örnekler şöyle sıralanabilir:

1.Nefes çalışması ve farkındalık teknikleri: Bu müdahaleler, bireylerin nefes alışkanlıklarının farkında olmalarını ve duygularını düzenlemek ve sinir sistemlerini sakinleştirmek için nefeslerini kullanmalarını amaçlar.

2.Duyusal bütünleme: Duyusal bütünleme, duyusal deneyimleri kullanarak bireylerin duygularını ve davranışlarını düzenlemelerine yardımcı olur. Örneğin, terapistler, bireylerin daha sakin hissetmelerine yardımcı olmak için ağırlıklı battaniyeler veya derin basınçlı masaj gibi yöntemler önerebilirler.

3.Yoga ve hareket temelli müdahaleler: Bu müdahaleler, bireylerin otonom sinir sistemlerini düzenlemelerine ve duygusal düzenlemeyi iyileştirmelerine yardımcı olmak için yoga veya diğer hareket temelli uygulamaları kullanır.

Anlaşıldığı üzere Polyvagal Teori, ventral vagus sinirimizin aktif olmasının fiziksel ve psikolojik sağlığımız için çok önemli olduğunu vurgular. Güvende hissetmek, yaratıcı, üretken olma, zor sorunlara çözümler bulma becerilerimiz için bir ön koşuldur. Bu önermeden yola çıkarak, EMDR eğitimcisi ve terapisti olan Rebecca Kase 2023’ün Mayıs ayında yayımladığı Polyvagal-informed EMDR adlı kitabında ventral vagus egzersizlerinin EMDR terapisine nasıl entegre edilebileceğinin ipuçlarını vermiştir.

 Rebecca Kase’e göre güvende olma hissi en önemli terapötik aracımızdır. EMDR uygularken ilk adım, travmatik anıları listelemek değil de tehlike ve güven dengesini kurmak olmalıdır. Danışan terapi odasında, geçmişte yaşadığı travmanın etkisi ile çok hızlı, yüksek, öfkeli ya da donuk, kopuk, sessiz, umursamaz olduğunda, amaçladığımız çalışmayı yapmamız çok zor olacaktır. Travmatik anıları listelemeden önce vagus sinirinin etkin olmasını sağlamak önceliğimizdir.

Aynı zamanda danışanın özel hayatının akışının, EMDR terapisinin gerektirdiği enerjiyi kaldırabileceğinden de emin olmalıyız. Gerekirse sempatik sinir sistemini aktive edip acil durum müdahalesi için hızlanması sağlanması ya da özel hayatı sakinleştirecek ve parasempatik sinir sistemini öne alacak çalışmaları yapmak önceliğimiz olmalıdır.

Vaka planlaması yaparken biyografik anlatının paralelinde sinir sisteminin hem geçmişte hem de şu anda hangi modda olduğunun terapist tarafından fark edilmesi çok önemlidir.

Polyvagal egzersizleri etkin olarak kullanabileceğimiz bir nokta kaynak geliştirme adımıdır. Anı işleme sürecinde gerekli olacak sinir sistemi esnekliği nöral egzersizlerle sağlanmaktadır. Siegel’in “tolerans penceresi” yani duyguların tolere edilebildiği ölçüde optimal uyarılmışlık alanı, terapistin çalışabilmesi için gerekli olan duygudurum alanını yaratır. Bu prensipten yararlanarak EMDR’nin tüm adımlarında polyvagal teori aktif olarak kullanılır.

Ancak seans süresi bittiğinde anı duyarsızlaşmadı ise danışan gerekli vagus egzersizleri kullanılarak tolerans penceresi içinde uğurlanmalıdır. Böylece sürece güvenir ve gelecek seanslar için güç kazanır. Vagus sinir sistemi aktive olmuş danışana bugünün “yeni gerçeği” nedir diye sorabiliriz. O anın güven hissi içerisinde olumlu bir kelime, bir düşünce, bir his ile veda edebilir.

Son olarak tüm bu süreçte terapistin kendi sinir sisteminin dengede olması, ventral vagus sistemini aktif tutması da danışanın gelişimi ve terapinin etkinliği için çok gereklidir.

EMDR ve Travmaya Duyarlı Yoga

Bassel van der Kolk 2015 yılında yaptığı kontrollü araştırmada yoganın travma sonrası stres bozukluğu üzerindeki olumlu etkilerini istatistiksel olarak ortaya koymuştur.

EMDR ve somatik psikolojinin Travmaya duyarlı yoga, kişilerin güvenli alanda kalma ihtiyaçlarına saygı duyarak bedensel ve zihinsel sınırlarına ve duygusal ihtiyaçlarına uygun bir yoga uygulaması sunar. Travmaya duyarlı yoga eğitmenleri yoga sırasında ve sonrasında ortaya çıkabilecek tetiklenmelere karşı daha hazırlıklı ve donanımlı olmak üzere eğitilirler.

Schwartz’a göre EMDR ile yoganın entegre edilebileceği ve yoga uzmanlığı olmayan EMDR terapistlerinin de kullanabilecekleri dört pozdan bahsetmiş ve bir rehber sunmuştur. Bu rehbere göre mesleki etik anlayış ve sistematik içerisinde planlanacak olan bu pozlar: Dağ pozu, esneme (oturan kedi/inek pozu), dengelenme (ağaç pozu) ve çocuk pozudur. Terapist ile beraber yapılması önerilmektedir. Ben de seanslarımda giriş ya da kapanış sırasında beden tarama ve nefes egzersizlerini sıklıkla kullanmaktayım.

Sonuç olarak, nörobiyoloji ve somatik psikoloji alanındaki gelişmeler ışığında, travma sağaltımında çığır açan EMDR terapisi uygulamaları danışanın ihtiyaçlarına uygun olarak gelişmektedir. Böylece EMDR seanslarında kullanmakta olduğumuz farklı disiplinlerden gelen mesleki araçlarımız artmaya devam etmekte ve hem terapist hem danışan için daha seçenekli ve konforlu bir çalışma alanı sunmaktadır.

Gaye Avşar

EMDR Terapisti, Psikolojik Danışman