T.E.K. Takıntı, Endişe ve Korkuları Önleyici Online Bir Bilgi Paylaşım Programı (Çocuk ve Yetişkin)
Çok ilgi gören yapılandırılmış PERGEL programından sonra...
Devamını oku ->Klinik Psikolog, Dr. Olcay Güner[1],
Prof. Dr. Esra Aslan[2]
Özet
Amerikan Sanat terapisi derneğinin tanımına göre Sanat Terapisi, bireylerin, ailelerin ve toplulukların hayatlarını aktif sanat yapma, yaratıcı süreç, uygulamalı psikolojik kuram ve insan deneyimini psikoterapötik bir ilişki içinde zenginleştiren bütünleştirici bir zihinsel sağlık ve insan hizmetleri mesleğidir.35 Her yaştaki bireylerle uygulanabilen sanat terapisi, psikolojik danışma ve psikoterapi hizmetleri kapsamında okullarda, hastahanelerde, psikolojik danışma merkezlerinde, sivil toplum kuruluşlarında sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Tıbbi sanat terapisi[3] olarak adlandırılan türü daha çok travmalı, kronik hastalığı olan ve zorlayıcı tıbbi tedavi alan özel gruplar içinde kullanılmaktadır. Bu makalede çocuklarla sanat terapisine ilişkin araştırma bulgularına genel bir gözden geçirme yapılmış ve çocuklar için bireysel ve grup uygulması şeklindeki sanat terapisi oluşturmanın önemli noktaları hakkında bilgi verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sanat terapisi, çocuklarla sanat terapisi, sanat terapisi ile iyileşme, seans yapılandırma, sanat terapisi grupları.
Summary
American Art Therapy Association defines Art Therapy as the holistic mental health and human services profession that uses making art, creative processes, applied psychological theorems and human experience in a psychotherapeutic way to enhance individuals’, families’ or groups’ lives. Art therapy is applicable to all age groups and is utilized in schools, hospitals, psychological counseling centers and non-governmental organizations. A form art therapy, Medical Art Therapy, is generally used with traumatized individuals, people with chronic ilness and/or special groups that receive intensive medical care. This article reviews the research findings on art therapy with children and stress the significance of using individual and group art therapies with children.
Keywords: Art therapy, art therapy with children, healing with art therapy, session structuring, art therapy groups.
Giriş
Çocuklar için terapötik müdaheleler gerektiğinde kullanılabilecek metod sayısı sınırlıdır. Sanat terapisi çocukların iyileştirilmesinde uygun terapi metodlarından biridir. Sanat terapisinin iki temel prensibi vardır:1(1) “Görsel imaj” insanın öğrenme sürecinde önemli bir katkı sağlar. (2) “Sanat”/ kendini sözcüklerle tamamen ifade edemeyen danışanın duygularına temas edebilmesini mümkün kılar. Sanat terapisinin diğer yöntemlere göre en güçlü yanı, en acı verici konuları bile yumuşakça, kişiyi rahatsız etmeden ele almasıdır. Bu nedenle özellikle travmalı, kronik hastalığı olan çocuklar1 ve/veya aileleriyle2, çocukların okullarda dil gelişimini desteklemek, sosyal becerilerini arttırmak, sınıf kaynaşmalarını hızlandırmak amacıyla3, özel eğitim merkezlerinde zihinsel sorunu olan ve hafif düzey zeka geriliği olan4 otizmli çocuklar 3gibi özel çocukların terapisinde.5 kullanılmaktadır. Sanat terapisini resim, kil, müzik, dans ve hareket, drama, şiir, hikaye gibi farklı modaliteler halinde kullanmak mümkündür.
Sanat terapisinin birçok ülkede kimi zaman Ulusal Sağlık Hizmetlerinin yasal bir parçası olarak genel olarak psikologlar, psikolojik danışmanlar, psikiyatristler, sosyal çalışmacılar, kıdemli hemşireler ve uğraş terapistleri tarafından konuyla ilgili eğitimler alındıktan sonra kullandığı görülmektedir. Britanya’da sanat terapisinin popüler modaliteleri lisansüstü eğitim sınıflarında Etkileşimli Grup Modelleri’nin kapsamında verilmektedir.6 Ülkemizde ise, bazı psikolojik danışma ve psikoloji programlarında ders düzeyinde veya çağdaş terapi yaklaşımları kapsamında verildiği görülmektedir.
Bazı çalışmacılara göre sanat terapisinin iki temel amacı vardır. Bunlar (1) bastırılmış düşünceleri ve (2) kişilerdeki uyumsuz davranışları açığa çıkarmaktır. Aynı zamanda bu yöntem her bireyin tekliği ve kendi kişisel yolculuğunun benzersiz olduğunu kabul eden bir yaklaşımdır. Sanatla terapi yapan terapistlerce, danışanlarda gizli kalmış duygular, istekler, korkular, hayaller sözel olmayan ve sembolik bir dille ortaya çıkan ve sadece onlara özgü ürünler halinde görülebilir. Yetişkinler de çocuklar da kendilerine özgü içsel duygu ve düşüncelerini subjektif bir perspektifle yine en iyi kendileri ifade ederler. Bu da ancak bir sanat çalışması olarak vücut bulabilir. 7
Sanat terapisi dünyanın pek çok yerinde hastanelerde, kliniklerde, sosyal yardım kuruluşlarında, danışmanlık merkezlerinde, bakımevlerinde, eğitim kurumlarında yaygın olarak kullanılmaktadır.8 Bu makalede sanat terapisinin çocukların tedavi sürecinde nerelerde kullanıldığı, nasıl iyileştirdiği, çocuklarla bireysel ve grup terapisi formundaki sanat terapisi oturumlarının nasıl düzenlenmesi gerektiği konuları tartışılacaktır.
Sanat terapisinin çocuklarda kullanımı oldukça yaygın olmasına rağmen, bilimsel olarak yayınlanmış çalışma ve araştırmalar kısıtlıdır. Bu çalışmalardan bazıları şu şekildedir:
John Dewey, amaca yönelik aktivitelerle çocukların çok daha iyi öğrendiklerini savunmuştur. Öğrencilerinden biri olan Naumburg, sanat terapi akımının öncülerindendir. Fikirleri ve psikanalitik görüşünü “Çocuk okulu”nda uygulamaya koyarak, sanat terapisinin eğitim alanına girmesini sağlamıştır. Okulun eğitim sistemi bir çok sanatçı ve araştırmacının katkısıyla giderek geliştirilmiş, hatta çocukların bilinçdışı ve psikanaliz hakkında bilgilenmeleri de sağlanmıştır. Bu okuldaki çocuklar fikirlerini, fantezilerini, umut ve korkularını bastırmak yerine paylaşarak, sağlıklı bir ruh sağlığına erişmeyi hedeflemişlerdir. 10
Berrol (1981) ise, öğrenme ve algısal-motor sorunlar yaşayan ilkokul birinci sınıf öğrencilerinin akademik başarı, fiziksel performans ve sosyal-davranışsal uyumları ölçü alınarak dans hareket terapisi ve duyusal motor aktivite çalışmalarını içeren bir müdahale programının etkililiğini sınamıştır. Çalışmada 68 öğrenci iki deney bir kontrol grubuna ayrılmıştır. Her iki deneysel grupla haftada 3 kere 30 dakika olmak üzere toplam 13 hafta çalışılmıştır. Kontrol grubu ise okulun mevcut beden eğitimi programına devam etmiştir. Her ne kadar gözlenen ön ve son test puanları her iki deneysel grubun lehine pozitif eğilim göstermiş olsa da, elde edilen nihai sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığa ulaşmada yetersiz kalmıştır. 12
2001 yılında lösemili çocuklarla yapılan bir araştırma lumbar ponksiyon[4] ve kemik iliği aspirasyonu[5] gibi acı verici müdahaleler yaşayan 2-14 yaş arası 32 çocuk ile gerçekleştirilmiştir. Çocukların ponksiyon öncesi, sırası ve sonrasında ortaya çıkacak korkuları ile başaçıkmada yardımcı olacak, yaşadığı kaygıyı ve duygusal sıkıntıyı önlemek amacıyla müdahale öncesinde sanatsal çizim ve drama çalışmaları yapılmıştır. Araştırma sonucunda ilk yatıştan itibaren hastanede sanat terapisi uygulanan çocukların tıbbi işlemlere işbirliği gösterdikleri ve uyumlu davranışlar sergiledikleri görülmüştür. Müdahalelerin tekrarlanması gerektiğinde de kendileri veya ebeveynleri tekrar sanat terapisi desteği istemişler ve sanat terapisi uygulandığında acı verici prosedürleri daha iyi yönetebileceklerini belirtmişlerdir. 13
Pifalo’nın 2006’da gerçekleştirdiği bir başka çalışmada, adli tedavi sağlayan Çocuk Savunuculuğu Merkezi’nde cinsel istismara uğrayan çocuk mağdurlara ve ailelerle çalışılmıştır. Bu pilot çalışmada, sanat terapisi uygulaması ve Bilişsel Davranışçı Terapi ile Travma Sonrası Stres Bozukluğu semptomların azaltılması hedeflemiştir. Çalışmaya katılanlar sekiz hafta boyunca haftada bir saat olmak üzere bir araya gelmiştir. Çocukların gelişim ihtiyaçlarını karşılamak üzere farklı yaş grupları ile (8-10, 11-13 ve 14-16 yaş) ile çalışılmıştır. Haftalık olarak yapılan grup oturumlarında, sanat terapisi ve bilişsel davranışçı terapi birlikte kulanılmıştır. Tedavi öncesi ve sonrasında çocuklara “Çocuklar İçin Briere Travma Belirti Kontrol Listesi” uygulanmıştır. Tedavi öncesi ve sonrası uygulanan testlerin sonuçları karşılaştırıldığında 10 klinik semptomun dokuzunun belirtilerinde (Anksiyete, depresyon, öfke, travma sonrası stres, kendini farklı hissetme, cinsel kaygılar, cinsel kaçınma ve cinsel tehlike vb.) istatistiksel olarak önemli bir azalma görülmüş ve buna bağlı patolojide de azalma meydana gelmiştir. Ayrıca, başkalarına zarar verme arzusu, genel olarak insanları güvensiz olmak gibi olumsuz davranışların seviyesinin ölçüldüğü testlerin karşılaştırılmasında da, tedavi sonrasındaki puanlamanın tedavi öncesi seviyelerinden düşük olduğu istatistiksel olarak saptanmıştır. 14
Epp 2008’de Amerika’da sosyal beceri alanında gelişim gereksinimi olan otizmli çocuklarla ilgili bir araştırma yapmıştır. Terapistlerce bir soru anketi oluşturulmuş ve programa katılan çocukların sosyal becerilerinin gelişip gelişmeyeceği araştırılmıştır. Araştırmaya 44 çocuk dahil edilmiştir. Program öncesi ve sonrası uygulanan anketlerin karşılaştırılmasında sosyal becerilerde istatistiksel olarak anlamlı değişiklikler meydana geldiği görülmüştür. 5
Ylönen ve Cantell (2009) dans hareket terapisinin uzun dönem öğrenme sorunları riski taşıyan çocuklarda sözel ve sözel olmayan ifadeyi kolaylaştırdığı tezinden yola çıkarak, Finlandiya’ya göç etmiş altı okul öncesi çocukla bir sene boyunca çalışmışlardır. Çalışma sonucunda çocukların resimlerinde pozitif gelişimsel değişiklikler gözlenirken aynı zamanda duygusal ifadelerinin de arttığı kaydedilmiştir. 18
Brouillette’in (2010) yaptığı çalışmalara göre sanat ve özellikle drama çalışmaları; tepkileri, duygusal ifadeleri, diğer kişilerin hareketlerini, diğer kişilerden ne beklemeleri gerektiğini ve farklı durumlarda nasıl sosyal senaryolar kullanmaları gerektiği gibi konuları anlamaları açısından çocuklara yardımcı olmaktadır. Sosyal yeterliliği ve duygusal idrak kabiliyeti olan çocuklar, ilişkilerinde çok daha başarılı olmaktadırlar.9
Freilich, & Shechtman tarafından 2010’da İsrail’de öğrenme güçlüğü olan çocuklarla yapılan bir başka çalışmada; yalnız akademik destek alan bir grup (n=51) (kontrol grubu) ile sanat terapisine devam eden bir grup (n=42) (deney grubu) karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada sanat terapisine devam eden çocuklarda diğer gruba oranla daha olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Çalışmada sanat terapisi grubunda yer alan çocukların farkındalıkları ve içgörüleri artmıştır. 19
Schieman ve Nichols tarafından 2010 yılında öğrenme ve davranış bozukluğuna sahip ortaokul öğrencileriyle yapılan bir diğer dans hareket terapisi müdahele çalışmasında öğrencilerin sosyal anlayış ve kavramsal düşünme alanındaki gelişim gösterdikleri kaydedilmiştir. 20
Visser ve Plessis (2015) adlı araştırmacılar 10 hafta boyunca haftada bir kere olmak üzere Güney Afrika’da cinsel istismara uğramış altı tane ergen kızdan oluşan gruba dışavurumcu sanat terapisi uygulamıştır. Seansların sonunda da değerlendirme amacı ile yarı yapılandırmış grup tartışma seansları yapılmış ve terapistler tarafından günlük tutulmuştur. Ayrıca, seansların öncesinde ve sonrasında, ilişkilerini ve özgüvenlerini nitelikli bir şekilde ölçmek amacıyla iki tane ölçek uygulanmıştır. Bunlardan birisi, Rosenberg Özgüven Ölçeği (The Rosenberg Self-Esteem) diğeri ise Kişilerarası Yakınlık Ölçeği (Interpersonal Closeness Scale) dir. Çalışmanın sonucunda katılımcıların kendilerini yalnız hissetmelerinde azalma, farkındalıklarında artma ve duygularını dışa vurmada rahatlama olduğu saptanmıştır. Uygulanan sanat terapisi sayesinde katılımcılar acı veren bir deneyim dahi olsa her deneyimin kendi kişisel gelişimleri açısından ne kadar önemli olduğunun farkına vardıklarını ifade etmişlerdir. 15
Anderson (2015), öğrenme bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite ve duygusal/davranış bozukluğu yaşayan yedinci sınıfa devam eden çocuklara yönelik ele aldığı araştırmasında, dans hareket terapisi çalışmasını matematik ve sosyal-duygusal becerileri geliştirmeye yönelik programlarla paralel çalışmıştır. Bu programa bir ayın üzerinde katılan öğrenciler matematikte olduğu kadar, motivasyon, dikkat, öz-düzenleme, dahil olabilme gibi öğrenmenin sosyal-duygusal alanlarında da gelişim sergilemişlerdir. 21
Kar ve Toros (2015) Mersin Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları’nda takip edilen 15 çocuk ile bir çalışma gerçekleştirmişlerdir. Çocuklara serbest resim çizimi yoluyla sanat terapisi uygulanmış, yaratma süreçleri ve üretilen resimler sanat terapisti ve çocuk psikiyatristi tarafından yorumlanmıştır. Çocukların ürünleri aldıkları tanılar ile karşılaştırılmıştır. Bu ikisi arasında uyum olduğu gözlemlenmiştir. örneğin, Obsesif Kompulsif Bozukluk tanısı ile takip edilen çocukların genellikle kağıdın çizim alanını özenli ve simetrik kullandıkları, figürleri düzgün kontürlü ve simetrik çizdikleri, figürlere yazı ile açıklamalar yazdıkları gözlemlenmiştir. Araştırma bulguları çocukların hem kendilelerini ifade etme hem de kendileleriyle farkındalık kazanmaları açısından sanat terapisinin kullanılabilir bir yöntem olduğunu düşündürmektedir.22
Dionigi ve Gremigni, 2016’da, 3-11 yaş aralığında ameliyat olmak için genel anestezi alan 78 tane çocukla çalışmıştır. Çocuklar iki ayrı grup ayrılmış, bir tanesi standart anestezi sürecini almış, diğeri ise anestezinin sanat terapisi ve palyaço ziyaretleri ile birleştirildiği bir süreçten geçmiştir. İki gruptaki çocukların da aldığı anestezi miktarı ve zamanı eşit tutulmuştur. Çocukların ameliyat öncesi ebeveynlerinden ayrılırken yaşadıkları kaygının seviyesi “Yale Değiştirilmiş Ameliyat öncesi Anksiyete” ile ölçülmüştür.Yapılan araştırmaya göre, anestezinin sanat terapisi ve palyaço ziyaretleriyle desteklendiği zaman çocukların operasyon öncesi ebeveynlerinden ayrılma kaygılarını daha fazla azaldığı saptanmıştır. 11
Bazargan ve Pakdaman’ın (2016) çalışmasında 14-18 yaşındaki kız ergenlerin içselleştirilmiş ve dışsallaştırılmış problemlerinin azaltmasında sanat terapisinin yeterliliğini sınamıştır. Araştırmaya İran’da bulunan Gole Laleh Sanat Okulu’ndan içselleştirilmiş ve dışsallaştırılmış problemleri olan 30 kız öğrenci katılmıştır. Katılımcılar rastgele bir biçimde kontrol ve araştırma gruplarına seçilmişlerir. Araştırma grubu altı seanslık sanat terapisine katılırken, deney grubu altı resim dersine katılmıştır. Araştırmada Achenbach Öz Değerlendirme Ölçeği ön test son test olarak kullanılmıştır. Sonuç olarak, sanat terapisi içselleştirilmiş problemlerin azalmasında etkili bulunurken, dışsallaştırılmış problemlerde etkili bulunmamıştır. 17
Sanat Terapisi Enstitüsü Rowe ve arkadaşlarına (2017) , Burma’dan gelen ve travma belirtileri olan mülteci ergenlerle çalışmak üzere bir program imkanı sunmuştur Programa 30 kişi katılmıştır. Bütün katılımcılar klinik değerlendirmeden geçmiştir. Katılımcıların neredeyse hepsinin en az bir veya daha fazla travmatik olaya maruz kaldığı saptanmıştır. 2013 ekim ayında ve Mart 2014 de kullanılan üç farklı ölçek (The Pier Harris Self Concept Scale, The Hopkins Symptoms Checklist, Harvard Trauma Questinory) sonuçlarının karşılaştırılmasında katılımcıların öz benlik kavramlarında gelişme, kaygı, depresyon ve travma belirtilerinde azalma saptanmıştır. Ancak yine de çalışmada kullanılan ölçme tekniklerinin sanat terapisinin faydalarını ölçmekte yetersiz kaldığı tespit edilmiştir. 16
Çalışmalarında sanatı kullanan pek çok terapist kelimelerin ötesine geçen sanatsal ifadelerin, hem eserin ortaya çıkış aşamasında, hem de eser oluştuktan sonraki izleme sürecinde oldukça iyileştirici olduğunu düşünmektedirler. Ancak her biri bu iyileşmeyi farklı faktörlere bağlayabilmektedir.
Sağlıklı bir çevrede, ilgili yetişkinler tarafından yetiştirilen çocuklar, kendilerini sanatla doğal bir biçimde ifade edebilirler. Çocuklara kendilerini yaratıcı bir biçimde ifade etmenin ne kadar eğlenceli olduğu deneyimletilirse, kendilerine ve dünyaya karşı olumlu tavırlar takınırlar. Resim ve boyama yaparlar, oyun hamuru ile oynarlar, yap boz yaparlar, taklitler yaparlar, dans ederler, şarkı söylerler. Bütün bunları büyük bir istekle gerçekleştirirler. 23
Utaş-Akhan (2012), psikopatolojide sanatın kullanışını tartıştığı makalesinde, sadece ilaç tedavisinin yapıldığı ve hastanın edilgin pozisyonda olduğu bir tedavi anlayışında hastanın tanı konması, manipüle edilmesi gereken bir varlık gözüyle bakıldığını, buna karşın sanat terapisi anlayışı ile iyileştirmede hastanın etkin olduğu adeta iyileşmenin bir parçası olduğunu belirtir. Bu önemli bir paradigma değişikliğidir. Hastanın dünya algısı ile sanat arasında adeta bir paralellik olduğu görülmektedir. Gerçeğin algısındaki deformasyonlar da hastanın sanat eserinde şekil bulur. Dört kriterdeki bozulma (deformasyon) tanısal değer taşır. Bu kriterler: Saha, Zaman, Hareket ve Renk’tir.24
Babaoğlu (1998), Sanat ve deformasyon kavram arasındaki bağıntı kurar. Her sanat eserinin bir “deformasyon”a dayandığını ileri sürer. Dali’ni resimlerinde olduğu gibi biçimler, iç anlatım ve iç denge amacıyla değiştirilir. Bu biçim değiştirme sırasında kullanılan yöntemler, diğer bütün psikoterapi yöntemleri gibi birer iletişim türüdür. Hasta bu yöntemlerle hem terapiste yönelik olarak bir mesaj verir hem de kendi dışavurumu ile terapiye katılır. Yorumu güç olan, resimde doğal olarak yapılması gereken deformasyonun derecesini patolojik ya da sağlıklı olarak değerlendirebilmektir. Araştırmacılar, ruh hastalıklarının tedavisinde sanatın kullanımında çeşitli açılardan irdeleme ve inceleme gerektiğini ileri sürerler.25
Bazen terapist danışanına ne çizmesi gerektiğini, neyi kopya edeceğini, ne yapacağını, söyleyerek onu belli bir kalıpta incelemek de isteyebilir, bazen de kalem ve kağıt vererek serbest çağrışım çalışmaları, yaptırabilir.26 Çizim yapmak beynin sağ lobundan gelen komutlarla gerçekleşir. Sağ lobu baskın kişiler duygusal olarak kendilerini ifade edebilirler, sezgileri gelişmiştir. Çocuklar doğaları gereği beyinlerinin sağ lobunu kullanırlar. Ancak, sağ beynin çok algılı işleyişi eğitim programlarına dahil edilen sözel mantık ve ezber yolu ile giderek bozulmaya başlayabilir. Teorik olarak okul derslerinde ilerlerken, sistematik olarak içlerindeki hisseden, oyunbaz, yaratıcı benliğin sesini kaybederler. Sanat terapisinin işlevlerinden biri de çocukların sağ beyin zenginliklerini kaybetmemeleri veya yeniden canlandırmalarıdır5.
Csikszentmihalyi yaratıcılık konusunda görüşlerini Akış (Flow) adında bir kitapta toplamıştır. Ressamları incelemiş, en çok onların yaptıkları işe odaklanmalarına hayran kalmıştır. Onun gözlemlerine göre, ressamlar resim yaparken yemeği, içmeyi, yorgunluklarını unutup, trans gibi bir ruh halinde işlerini yapmaktadırlar. Resim yapmaları bittiğinde de sanki hiçbir şey olmamış gibi bu resmi duvara asıp, normal hayatlarına dönmektedirler. Csikszentmihalyi yüzlerce ressamı inceledikten sonra gerçek mutluluk ve akış hissinin sanat yapma sürecinde gerçekleştiğini fark etmiştir. Akışın özellikleri şöyledir: mutluluk, derin konsantrasyon, duygusal hareketlilik, artmış bir üstünlük hissi, kendini kaybetme ve kişisel üstünlük hisleridir. Csikszentmihalyi bu hislerin bütününü “akıcılık” olarak isimlendirmektedir. Akıcılık konusunda çocukların yetişkinlere oranla daha usta olduğu sanat terapisi seanslarında rahatlıkla gözlenmektedir. 27
McNiff (2004) ise, iyileşmenin sanatın acıyı kabul etmesi ile başladığından söz etmektedir. McNiff sanat terapisinin iyileştirici, değiştirici ve harekete geçirici güçlerinin araştırmacılar tarafından tek başına bilimsel araştırmalar yaparak bulunamayacağını, ancak terapi esnasında danışanla birlikte sürece tanıklık edilerek gözlenebileceğini belirtmiştir. McNiff’e göre sanat terapisi “hayat değiştirici” olacak kadar güçlü ve derin farklılaşmalara yol açabilir. Çocuklar da acı verici konuları sanatla çok daha kolaylıkla ele alırlar ve derin farkındalıklar sağlayabilirler.28
Botton ve Armstrong (2008)’a göre, sanat, doğuştan getirdiğimiz kapasitemizi genişletme olanağı verir. Dolayısıyla kişinin doğuştan gelen zayıflıklarını, zihinsel durumunu, psikolojik kırılganlıklarını dengeler. Bu durumda sanatın psikolojik sorunlar ve zihni yetersizlik durumlarında da kullanılması kaçınılmazdır. Tıpkı kesme işlevi için kullanılan bir bıçak, hızlı yolculuk işlevi için kullanılan bir uçak gibi sanat da bizde doğal olarak var olmayan, eksik olduğumuz bazı işlevleri yerine getirmek üzere araç olur. Onlara göre sanatın araç olarak tam yedi işlevi vardır. Bunlar: (1) Hatırlama: Sanat bir açıdan hatırlamak içindir. Çocuklar olumlu veya olumsuz açıdan etkilendikleri anlar geçip gittiğinde daha çok duygularına odaklanırlar. Anların herbirini bilinçli olarak hatırlamazlar. Etkilendikleri konu ile ilgili bir sanat eseri yapmaları istendiğinde, olayın tek bir sahnesine odaklanırlar. Genellikle ortaya çıkan eserde o anın özüne yer verirler. Eser bir kez ortaya çıktıktan sonra, danışan için en unutulmazı ve aynı zamanda o ana dair duyguları adeta kaydeder, korur ve hatırlanmak için saklar. (2) Umut: Umut, yaşam başarısının anahtarıdır. Bazen sorunların içerisinde olası bir çözüm ışığını algılamamız bizi umuda götürür. Çocuklar bazen çok yoğun sorunlar içinde iken bile hoş görünümlü, pozitif resimler yapabilirler. Bu durum sorunların farkında olmadıkları anlamına gelmez. Hoş resimler tüm sorunlar içerisinden sıyrılarak sadece cesaret almak için ortaya çıkabilir. Bazı çocuklar eserlerinde umudu araştırırlar. (3) Acı: Acı içeren resimler, hayatın kontratında hüzünün de yer aldığını gösterir. Acıyı farklı perspektiflerden göstererek yeniden keşfettirir ve onunla başetmemizi sağlar. Adeta normalleştirir. İşlenemeyecek düzeyde olumsuz duygular içeren deneyimleri katı madde olarak ele alırsak, katı madde suya dönüşmeden gaz haline; yani sanat haline dönüşür. Bir zerafeti, hafifliği vardır. İşte buna “yüceltme (sublimasyon)” denir. Çocuklar açısından bu tür sanat eserleri çok yoğun ve özel acı anları ile başa çıkmak için onlara donanım sağlar. (4) Dengeleme: Çocukların duyguları bazen bir uçtan bir uca gidebilir. Örn: kendilerini çok başarılı ya da yetersiz hissedebilirler. Çok popüler ya da çok ezik hissedebilirler. Sanat onlar için bu çok konsantre durumlar arasında bir denge sağlayıcıdır. Oldukça dingin bir yaşamları varsa çok karmaşık ve kompleks bir eser danışanları dengeleyebilir. Çok karmaşık bir yaşamları varsa dingin bir eser onları daha fazla dengede tutabilir. Asında ilham dediğimiz şey de, denge için olan ihtiyacın dışavurulması olarak düşünülebilir. Çocuklar eserlerinde dengelemeyi sıklıkla kullanırlar. (5) Kendini Keşfetme/ Anlama: Yarattığımız bir sanat eseri ile karşılaştığımızda bir anda bizi çarpan bir durumla karşılaşabiliriz. Aslında eserde olup biten şey, sıklıkla aklımızdan geçiveren ama bir türlü kendimize tam olarak ifade edemediğimiz bir düşüncemizin, duygumuzun bizim için çok uygun bir form bulmasıdır. Çocuklar da da terapi sırasında hissettiklerini kelimelere dökemedikleri durumlarda, sanat olarak oluşturdukları bir formdan yola çıkarak, hissettiklerini aniden tam olarak ifade edebildikleri bir eserle karşı karşıya kalıverirler. Bunlara ‘aha’ anları da diyebiliriz! (6) Gelişim/ Büyüme: Bir sanat eseri bazen zihnimizin gizli bir köşesinde yer alan olumsuz bir yaşantımızı tetikleyebilir. Bu nedenle bu eserlerden rahatsız olabiliriz. Rahatsız edenden geri durmak yerine ona tahammül ederek, önyargısızca bakmak ve bizde var olanı sanat eserinde bulmak bizi geliştirebilir. Çocuklar da bazen kendileri ile ilgili bir sürü şey barındıran bir eseri sırf yanlış bir formda olduğu için redder ve beğenmezler. Seanslarda o esere yabancılaşmak yerine, tahammül ederek bakmalarını istediğimizde; kendileri ile ilgili pek çok önemli ipucunun farkına vararak, gelişim kaydettiklerini görebiliriz. Unutmamalıdır ki, yardımı dokunacak şeyler bize her defasında çok iyi paketlenmiş olarak sunulmayabilir. Bu durumda beğenilmeyen paketleri de açıp incelemek, içinde ciddi gelişim ipuçları taşıdığından önemli olabilir. (7) Değerini Farketme: İnsanlara tanıdık, bildik gelen herşey bir süre sonra çekiciliğini ve değerini yitirebilir. Genellikle yaşamımızda olanları değil, olmayanları hayal eder ve değerli buluruz. Ama sanat bizi monotonluktan kurtarır, etrafımızda her zaman var olan pek çok şeyin değerini fark ettirir. Sanat günlük yaşamımızdaki durumların, kişilerin, duyguların minik detaylarına nazikçe bakıp, değerini farketmemize yol açar. Örneğin, bir çocuk boya kutusundaki sıradan bir boyanın siyah zeminde ne kadar hoş göründüğünü keşfedebilir veya sıradan bir kağıt havlu rulosundan olağanüstü bir heykel yapabilir. Kağıt havlu rulosuna değer vermeye başlar. Baklagillerle mozaik yapan bir çocuk için fasulyeler, mercimekler yeni bir değer kazanabilir. Bir çamur parçasının muazzam bir heykele dönüşmesi sonucu çamura hayran olabilir. Bir süre sonra etraflarındaki herşeyin detaylarını inceliklerini başka bir gözle görebilir. 29
Bazı araştırmalar, yapılandırılmış seansların, serbest çalışmalardan çok daha etkili sonuçları olduğunu göstermiştir.30 Ancak, sanat terapisinde seanslar önceden yapılandırılsa bile, danışanın o andaki ihtiyaçları her zaman ön plandadır. Akış ve ihtiyaçlar seansın ana belirleyicilerdir. Yine de körü körüne bağlı olmamak kaydı ile, çocuklarla sanat terapisi yaparken seanslarının yapılandırılması faydalıdır. Bu yapılandırma kabaca şu şekilde gerçekleşir: 31
Sanat Terapisinde Çocuklarla Grup Çalışmaları
Sanat terapisi bireysel olarak uygulanabileceği gibi grup olarak da uygulanabilir. Grup olarak kullanıldığında grup üyelerinin yaptığı eserler ortadadır. Eserler hakkında hepbirlikte konuşulur. Zaman zman ikili üçlü üyelerin bir araya gelmesi ile küçük gruplar da oluşturulabilir. Katılımcı olarak eserini küçük gruplarda paylaşmak sürece bireysel seanslardan daha farklı bir dinamik getirir. Ayrıca grup üyeleri bazen de bir diğerinin yaptığı eserden etkilenebilir ki bu da terapi sürecine katkıda bulunabilir. Elbette grupların avantaj ya da dezavantajları olabilir.
Sanat terapisinde çocuklarla grup çalışması yapmanın yararlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;
Ancak grup çalışmasının da bazı dezavantajları vardır ki bunları da şöyle sıralayabiliriz:32
Planlanmış sanat terapisi çocuk gruplarının çoğu genellikle altı – on iki çocuktan oluşur. Çocukların arasında bir yaştan fazla fark olmaması grup üyelerinin ortak paydalarını arttıracaktır. Çoğu sanat terapisi grubunun ana yapısı birbirine benzerdir.
Uygulanacak her bir grup planı genel olarak dört aşamadan oluşmaktadır:
Sonuç
Sanat terapisi, görsel imgelemenin bütünleştirici ve iyileştirici potansiyele sahip olduğu inancı üzerine kurulmuştur ve genellikle, psikolojik içgörü ve duygusal olgunlaşmanın bir aracı olarak kullanılır.33.Yaratıcı faaliyetler de doğasında olan her yaştaki insanın duygularınını ve inançlarını keşfetmek, stresi azaltmak, çatışma ve problemleri çözmek ve iyi oluş halini arttırmak için danışma ve psikoterapide kullanılırlar. 34 Sanat terapisi hem yaratıcılığın, hem de iyileşmenin oluşması için iyi bir zemin oluşturmaktadır. Sanat terapisinde Psikoanalitik, Hümanistik, Bilişsel-Davranışçı, Çözüm Odaklı ve Anlatıya (narrative) Dayalı, Gelişimsel Sanat Terapisi, Dışavurumcu Sanat Terapisi gibi farklı yaklaşımlar metodolojik dayanak noktaları olarak kullanılabilir.34
Kaynakça
[1] Klinik Psikolog, Dr., Arkabahçe Psikolojik Gelişim, Eğitim ve Danışmanlık Merkezi, , İSTANBUL.
[2] Prof.Dr., İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Eğitim Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve Psikolojik Danışma A.B.D.-İSTANBUL
[3]
[4] Lumbar ponksiyon: Tanısal ve/veya tedavi amaçlı olarak özel iğnelerle çocukların bel kısmından girilip omuriliği kaplayan zarların geçilerek beyin-omurilik sıvısına ulaşılması işlemidir. Menenjit, çocukluk çağı kanserlerinin bazılarının teşhisi ve/ veya tedavisinde başvurulan bir yöntemdir.
[5] Kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisi kemik iliğinden numune almak ve değerlendirmek için kullanılan girişimlerdir.