EMDR Terapisi
EMDR (E/ eye, M/ movement, D/ desensitization, R/ reprocessing), 1978`de Francine Shapiro, Ph.D tarafından ortaya atılmış davranışsal ve danışan odaklı yaklaşımları bir araya getiren kompleks bir yöntemdir. Bu yöntemin hipotezi şudur: negatif yaşam deneyimleri beynin biyokimyasal dengesini bozar. Bu bozuk denge bilgi işlem fonksiyonunun olayı çözümlemesini engeller. Sonuç olarak deneyimle ilgili algılar, duygular, inanışlar, anlamlar sinir sisteminde kilitlenmiş olur. EMDR ile bilgi işleme sistemi açılır ve kilitli kalmış bilgi işlenir. Gerçekleşen iyileşme durumu için şu söylenmektedir: “Çalışma esnasında, REM uykusunda gerçekleşen beynin iki yarım küresi arasındaki iletişim sürecine benzer bir durum oluşturularak, bloke olmuş materyal işleniyor olabilir”. Çok basit bir anlatım ile danışan kendini rahatsız eden anısının en rahatsız eden bölümüne odaklanır ve terapistin çift yönlü bir şekilde verdiği uyaranı takip eder. Bu uyaran dokunsal, işitsel veya görsel olabilir. Klasik uygulamada terapist parmağını bir düzlem üzerinde hareket ettirerek danışanın takip etmesini ister. Danışan gözlerini bir sağa, bir sola hareket ettirerek parmağı izler. Yaklaşık 30 sn. süren her setten sonra danışandan aklına gelen herhangi bir imge, his, duygu, düşünceyi bildirmesi istenir ve söylenen şey bir sonraki setin odağını oluşturur. Setlere danışan hiç rahatsızlık bildirmeyene dek devam edilir. Başlangıçta daha çok psikolojik travmalarda kullanılan bu yöntem, zaman içinde korkular, kaygılar, takıntılar gibi pek çok psikolojik sorun üzerinde kullanılmaya başlandığı gibi; performans geliştirme gibi kişisel gelişim alanlarında da kullanılmaktadır. Oldukça etkin bir nöropsikolojik yöntemdir.